14 Ağustos 2010 Cumartesi

YAZMAK OROSPULUK İSTER.



Sait Faik Abasıyanık’a sormuşlar. Neden yazıyorsun?. “

“Söz vermiştim kendime, yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak bir hırstan başka ne idi.Burada, namuslu insanlar arasında; sakin, ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet ne me gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kağıt aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılmasın diye cebime koyduğum çakıyı çıkartıp, kalemimi yonttum. Tuttum, öptüm. Yazmasam delirecektim.”

Neden yazıyorsunuz ki ? Yoksa siz de yazmasanız delireceklerden misiniz?

Çok saçma geldi değil mi? Tıpkı neden yemek yiyorsunuz gibi bir anlam çıkardınız. Ya da neden resim yapıyorsunuz gibi

Hiç sordunuz mu kendinize bunu.? Ben sordum.  Yazmanın beni neden bu kadar mutlu ettiğini sordum.

Ne oluyor ki iki satır yazı , bir öykü, bir makale, bir kitap yazdığımızda sanki

Kendime sorduğum bu sorunun cevabını siz sormasanız da söyleyeceğim.

Yazmak ;bağımlılıktır,

Sigara gibi içki gibi uyuşturucu gibi, bir kez tattıktan sonra tiryakisi olursunuz.

Yazmak ;yüzleşmektir;

İçinizdeki asi ve yabancı ruhu ortaya çıkartır.. Onunla kavga eder, galip gelir, hatta şampiyon olursunuz.

Yazmakla kendi davanızın yargıcı olursunuz;

Hissettiklerinizi , arzularınızı herkese kolaylıkla anlatabilir misiniz? Hayır,  değil mi? Kağıda dökebilir misiniz ? Evet . Kimse sizi yargılayamaz, hesap soramaz duygularınızdan ötürü. Siz kendi kendinizin yargıcı olursunuz.

En büyük özgürlüktür.

Özgür değilseniz yazamazsınız zaten.
Yazmak tüm canlılardan uzaklaşıp; yalnızca kaleminizin ve sizin olduğunuz dünyaya girip orada istediğiniz kadar özgür, ahlaksız, küfürbaz, imansız, pezevenk, eşcinsel, orospu olmanıza çanak tutar. Sevdiğiniz adama bile söyleyemediğiniz sözlerin efendisi olursunuz.

Yazmak; boşalmaktır.

Bağırışın, çağırışın, öfkenin, orgazmın yön değiştirmiş halidir
Başkası üzerinde gerçekleştiremediğimiz hakimiyetin ta kendisidir.
Sevgiliye söyleyemeyip, boğazınızda biriktirdiğiniz cümlelerin patlayışıdır.
Ya da, yüzüne yumruk atmak isteyip, atamadığınız o kadını ,bir yumrukta yere sermektir.

Yazmak; teşhirciliktir;

Yazar teşhircidir.. “Bakın !bu benim” der. “Bunlar benim”.” Çok güzelim değil mi?. Mükemmelim hatta.” Bundan öyle pis bir gurur duyarsınız ki; " hadi bakalım anlat , sen de yaz bunları yüreğin varsa” dersiniz. Sen okyanusun en derin yeriyken, karşındaki çoğu zaman küçük ,sade, durgun bir göl kıyısıdır.
Evet, yazmak; vücudunun en mahrem yerlerini , kimsenin bilmediği arzularını, kaleme, sayfalara ispat etmektir.
Yazmak öyle bir çığlık atıştır ki; sevişirken, benim diyen orgazm bile kıyaslanamaz onunla.
Hatta yazmak, yazar olmak; masturbasyondan aldığın zevki, sevişirken asla alamamaktır.
Okuyan öyle bir soyar ki seni; artık saklayacak bir şeyin kalmamıştır. Kitabını,eserini, yazdıklarını okuyan adamın “mükemmel” sözünü duyduktan sonra, yanaklarının pembeleşmesinin masumluğunu cebe atıp, orospuluk safhasına geçersin. Kendini yeniden doğurmanın zevkini yaşarsın.

Yazmak; mastürbasyon yapmaktır,

Ve en çok mastürbasyonu güzel bir kitap çıkartmadan önce, yazarlar yapar. Defalarca dener, kılı kırk yarar, okur, araştırır, gizli ve hassas noktalarda gezinir, keşfe çıkar, dinler, bekler ve sonunda hak ettiği zevki yaşar.

Yazar izlenmekten hoşlanır.

Göğüslerinizin, kalçalarınızın görünmesinden daha tahrik edicisi; binlerce çift gözün, yarattığınız dünyanın gizli kapılarından girip, ruhunuzun en mahrem kıvrımlarına girmesidir.
Kendinize bile itiraf etmekten çekindiğiniz duyguları kağıda dökerken bu kadar rahat davranmanız da bundandır. Kimse görmüyor, sizi kimse dokunmuyor sanırsınız. İstediğiniz kadar mastürbasyon yapabilir en ayıp kelimeleri, en derin vuruşları deneyebilirsiniz. Buna kimse karışamaz. Çünkü yazar; gizli gizli izlenilmekten zevk alır. Anahtar deliğinden birilerinin gözetlediğinden emin şekilde,  en mükemmelini yapmaya çalışır.

Ve hikayenizde çırılçıplaksınızdır. 

Okuyucu istediği gibi hayal eder sizi, istediği pozisyona koyar, defalarca sevişir. Nerede hassas olduğunuzu, ne zaman ağladığınızı, ne zaman melankolinin uçurumunda gezindiğinizi çözer...

Yazmak; orospuluğun en alâsıdır.

Kağıdının, kendi kendinin efendisi olmaktır. Kimsenin eline, diline, kelimelerine, düşüncelerine karışmasına fırsat vermeden, dilediğini yapabilmektir.
Kelimeler tam bir köleye dönüşürken ellerinde ; sen yazının sonunda efendiliğinin kamçısını sallarsın noktanın üstüne. Tükürürsün bu başarıya, “ al işte yaptım , becerdim seni” dersin. "Beni çok uğraştırdınız piç kelimeler ama sizlerle oynayıp,  istediğimi yaptırmak ancak benim isteğimle, benim başarımla oldu" dersiniz.
Kelimeleri öyle bir tekmelersiniz ki ; benim diyen pezevenk hakim olamaz size. Kimse karışamaz kelimelerin efendisi olan orospuya. Hiçbir pezevenk bulaşamaz size,  paranın hepsi sizindir. Siz, her şeyi siz yapmışsınızdır. Kimsenin baskısı olmadan, kimse istediği için değil, sadece siz istediğiniz için,  sadece, siz becerebildiğiniz için kelimeleri..İşte tam da bu yüzden;  öykünüzün orospusu olmuşsunuzdur.

Çünkü yazmak orospuluk ister, - ki bunu ancak kelimelerle- yıllarca mastürbasyon yapmış insanlar becerir.

2 yorum:

  1. Okumaya doyulmayacak bir yazı olmuş, ellerine sağlık Betty, işte yazar dediğin okurunu böyle tahrik etmeli.

    YanıtlaSil