3 Şubat 2010 Çarşamba

BELKİ BÖYLE OKURLAR.

Ben minicik bir kızken bakkala manava gitttiğimde bakkal amca gazeteden yapılmış kese kağıtlarına güm güm atardı domatesleri, elmaları, portakalları.
Çocukken ben de bir kaç kez yapmıştım bunu, para da kazanmıştım simit gazoz alacak kadar. Ne kadar da keyifli bir işti. Okuduğumuz gazeteleri biriktirir hafta sonunun gelmesini iple çekerdim. Pazar günleri una su katıp bir bulamaç hazırlardık kardeşimle , gazeteleri o kese kağıdı kıvamına getirir ben de yapıştırma işini yapardım. Kollarımız ağrıyana kadar yapardık bu işi. Hem gazeteleri çöpe atmamış olurduk hem de birazcık harçlık yapacak kadar para kazanırdık.

Naylon torbalar çıktı da o kese kağıtlarına ne oldu? . Etraf naylon torbadan geçilmiyor.

Günün iki üç saatini otobüste geçiren insanlar var biliyorum. Okuma sayısının zaten çok düşük olduğu ülkemizde vereceksin ellerine 2 kilo portakal 1 kilo elmadan oluşan kese kağıtlarını eve giderken okuyacaklar. Otobüse binen genç kızlara mal mal bakmaktan sıkıldıklarında kese kağıdındaki yazıları bok gibi de okumak zorunda kalacaklar.

Kadınlara bak, denize bak ,sokaktan geçenlere bak, mağazaları bak, nereye kadar? Bak bak adam sıkılır be. Şöyle evirecek çevirecek o kese kağıdını her bir köşesini okuyacak o trafik sıkışınlığında. Hem evine sebzesini meyvesini taşıyacak hem de etrafta olan bitenlerden haberi olacak.

Fena değil değil mi? Yeniden yapalım biz bu kese kağıtlarını, ne dersiniz?