Bu akşam başka bir konuda yazmayı planlıyordum aslında. Ancak
bir arkadaşım telefon etti, sinirlendim ve hemen yazmaya koyuldum.
Bu kızın karşısına da adam gibi adam çıkamadı gitti(hah!
sanki bana çıktı ya)
Bir akşam Kadıköy’de rakı balık yapıyoruz. Benim tatlı
arkadaşım kafamın arkasına doğru bakıp gülümsüyor. Kıza iyi saatte olsunlar
geldi herhalde dedim, yalnızlık başına vurdu, boşluğa bakıp gülümsüyor zavallım.
Bir süre sonra “Ay , senin arkanda bir kel var , bak bakalım
nasıl?” dedi. Bu klasik hatun
muhabbetidir. Arkadaşın onaylarsa tamamdır, hemen oracıkta mutlu mesut bir
hayat bizi beklemektedir. “Ama şimdi değil, buraya bakıyor, dur bekle biraz, hah tamam, şimdi bak”. Eşek gibi gözlerimle mahsusçuktan arka
taraftaki çalgıcılara bakarmış gibi başımı şöyle bir çevirdim; kel bir herif
yanındakinin kulağına eğilmiş bir şey söylüyor. Adamın yüzünde meymenet yok ama
neyse, arkadaşımın mutluluğu önemli; ben
beğenmesem de olur, evlenecek, çocuk yapacak olan arkadaşım ne de olsa.
“Hımm.. güzeeel” dedim, kız soğumasın kısmetinden diye.
Ayyyy. nasıl da istiyorum kelin arkadaşımla çıkmasınııııı, kaportacı
bile olur yeter ki kızı mutlu etsin. Hemen
sevgili olsunlar, haftaya buraya gelelim, kutlayalım; işte, tanıştığınız yer diye. Neyse, biz yine dertleştik fonda Zeki Müren çalarken.
Bir arkadaşımı gördüm o sırada “biz şuradayız, siz de gelin oraya, hohoo” deyip,
gitti.
Hadi, bir de oraya gidelim deyip, hoppidik zoppidik
olduk.
Arkadaşımın aklı kelde kaldı. Ben dedim ki, yavaş yavaş
kalkalım, ağır hareketlerle ki kalktığımızı anlayıp kararını versin, tanışacaksa tanışsın. Garsondan yüksek sesle hesabı
istedim. Biz gidiyoruz kel, bilesin
gibilerinden.
Sonra ayağa kalktım; şalım düştü, bela okuyarak şalı yerden aldım,
o sırada sigara paketi düştü derken kel orada artık hayatının planını yapmıştı
muhtemelen…
Biz kalktık gidiyoruz konuşa konuşa. Aaa, bir baktım, yanımda çıplak kafalı biri mıy mıy bişi diyor arkadaşıma.
Ben, aa adam yanına geldi, çıkacaklar bunlar, sevgilisi olacak
arkadaşımın, ben de bir tane bulurum,
dördümüz beraber gezeriz; haftaya dört kişi burada içeriz, önümüz bayram, tatile de gideriz falan da filan da
derken şöyle bir cümle duydum, “ Beraber
yürüyebilir miyiz?” . Nasıl yani, yürüyüş? Hayır, bir insan nereye kadar yürüyebilir ki? Ya da
sadece seninle yürümek istiyorum mu demek istedi. Tek istediği yürümek Kadıköy’de
yani, öyle mi? Sahilde, Altı yolda filan yürüyecekler yani. Sonra
yorulunca? Tamam, yürüdük bitti, sen yoluna mı diyecekti.
Adam süzme salak diye düşünürken - şimdi burada hayatımda çok az kullandığım ve sık sık kullanmak
istediğim ama ortam bulamadığım için bir türlü kullanamadığım o kelimeyi gerçek anlamında kullanacağım- )Topuklu
ayakkabılarımın teki rögar kapağının
içine takıldı. Bir adım attım, ayakkabı
orada, benim ayak çıplak. Haydaaa.. Kel, arkadaşımın yanında yürüyor ve konuşuyorlar
gibi bir şey . Ben tek ayak üstünde Kadıköy’ün ara sokaklarında zıplıyorum, Hay
Allah’ım rezil olduk diye diye.
Topuklu ayakkabım rögar (!) kapağının oradan bana bakıyor.
Kapağın başında dört yeni yetme delikanlı gülmekten gebermek üzereler. Geri
dönüp ayağımı ayakkabıya sokup bir hamle yapıyorum. O da ne? Ayak Kadıköy sokaklarında, ayakkabı orada sıkışmış garip garip duruyor. Sonra o dört
çocuk “Yardım edelim mi ?” diye kikirdiyorlar. Bir tanesi eğilip çekti
ayakkabıyı ve elime verdi. Bir nevi Külkedisi masalı. Ben ayakkabıyla
uğraşırken kel ve arkadaşım epey ilerlemişler(!)di. Dört genç bana çok yakın
saflarda bir süre eşlik ettiler. Arkadaşlarımın bulunduğu bara gelince
rahatlamıştım. Kel gitmiş, arkadaşım bana kalmıştı.
“Eeee” dedim kıza
“Ayy, sorma, bana yürüyelim mi dedi, yaaa”
“Ayy, sorma, bana yürüyelim mi dedi, yaaa”
Dedi.
Ağız burun eğme, adam heyecanlanmıştır, belki uzun zamandır
flört etmemiştir, belki hastaneydi hastaydı ortama yeni çıktı ya da uzun
zamandır evliydi evliliği bitti adam bu arada nasıl flört edildiğini nasıl
yaklaşacağını unuttu, aradan çeyrek yüzyıl geçti kızım dedim.
Adama "siz telefonunuzu verin, ben sizi ararım" dedim ama adam
“benim telefonumun şarjı bitti
arkadaşımınkini vereyim, oradan arayın ” dedi. Öyle deyince verdim benim telefonumu dedi. “ adam kesin
evli” dedim.
Aradan bir saat geçmeden arkadaşımın telefonu çaldı. Arayan
kel. Arkadaşının telefonundan arıyormuş. Ptesi ben seni ararım demiş
arkadaşıma. Ertesi gün Pazar neden Pazar günü aramıyor diye güldük. Her neyse
Pazartesi günü kel, kızı arıyor. Kız neden Pazar günü değil de bugün aradın,
doğru söyle bana sen evli misin diyor. Adam da ben sana dürüst davranmak
istiyorum çok mutsuz bir evliliğim var, sadece kızım için katlanıyorum diyor. Hem
ayrıca benim evli olmam seni neden ilgilendiriyor o benim sorunum diyor.
Arkadaşım da evliliğe ve aile hayatına son derece saygı duyduğunu ve kendisini
bir daha aramamasını söylüyor. Adam tüm yalvarmalarına rağmen kızı ikna
edemiyor.
Aradan birkaç gün geçiyor, arkadaşımı bir kadın arıyor. Kadın buna
kimsiniz diyor, siz kimsiniz filan deyince kadın çok özür dileyerek “Kocamın
telefonunda bu numarayı gördüm. Aranızda ne var, kocamla görüşüyor musunuz”
diye çok da mağdur bir ses tonuyla konuşuyor. Kız da nasıl tanıştıklarını
anlatınca kadın; “ne olur kocamla görüşmeyin, bizim bir kızımız var ve kocamı kaybetmek
istemiyorum” diyor. Derken bunlar epey bir konuşuyorlar kadını aralarında bir
şey olmadığına ikna ediyor arkadaşım .Kadın “n’olur sizi aradığımı sakın kocama
söylemeyin, beni döver” dedikten sonra arkadaşım kendini son derece suçlu
hissederek hemen beni arıyor. Ben hamamda sıcak su havuzunda yüzerken bunları
dinlemek zorunda kalıyorum. Onu suçsuz olduğuna ikna ediyorum; rahatlıyor. Aradan
bir süre daha geçiyor, biz tatildeyiz
arkadaşımla, denizin ortasında yüzerken
bana . “Ben birisiyle tanıştım” diyor, aman dikkat! evli değildir inşallah diyorum.
Yok, diyor
internetten bir yerden bulmuş, bizim mahalleye çok yakınmış. Adamın teknesi
varmış yalnız yaşıyormuş ayın yarısında Avrupa’daymış, köpeği varmış atı varmış domuzu varmış bi şeyler
bi şeyler.
Göster fotoğrafını dedim. Güneş gözlüklü teknede bir
fotoğraf; beyaz dar t-shirt giymiş ve yakasında kalın gümüş zincirlerden var.
Bak kızım dedim, adamda üç ofsayt
pozisyonun üçü de mevcut. 1 teknede poz vermiş, 2 beyaz dar t-shirt
giymiş, yakasını açmış , 3 kalın zincir kolye takmış. Birincisini geçtim hadi. Ancak
2 ve 3 için asla ve kata yanılmam. O eşek gibi zincirlerden takıp da bir tane düzgün, efendi, ilişki yaşanacak bir
adama rastlamadım. Hele hele beyaz dar body giyip yakasını açmışsa, kesin günübirlik ilişkiler yaşıyordur bu, dikkatli ol dedim. Body giyenden koca olmaz!
Adamla mesajlaştılar biz tatildeyken. O da Paris'teymiş filan
falan. Bir kere çay içmişler. Bak dedim bu adam şimdi seni ikinci görüşmede
evine çağırmazsa ne olayım. Böyle adamlar bir kez dışarıda çay ya da kahve
içmişlerse ikinci kere asla içmezler, vakit kaybetmek istemezler. Direkt eve
çağırırlar. Bu yazıyı yazmadan önce spordan gelmiştim spor salonunun silme
testosteron yüklü erkekle dolduğunu ve o enerjiyi yer hareketlerimi yaparken
resmen üzerimde hissettiğimi düşünüyordum ki kız aradı. Yaa dedi, “ ne oldu
biliyor musun, Bu Tolga denen o dar bodyli herif” gel bana sana ellerimle
kahve yapayım dedi. (Salak, sanki kahve başka
bir organla mı yapılıyor)
EMBESİL, DALLAMA,
Kız seni bir kere görmüş ikincisinde ne bok yemeye eve
çağırıryorsun, kudurdun mu,
Git kızı balık ekmek yemeğe götür, limonata iç, bienala götür(gerçe o da bitti) ne bileyim
akvaryum var oraya götür, adada bisiklete binmeye çağır, Bok mu var, götün mü kalktı ikinci görüşmede evine
çağırıyorsun. Zaten çok çirkin bir herifti, gözlük takıp çirkinliğini gizlemiş. Arkadaşım
da ona ama şimdi dışarıda buluşalım, birbirimizi tanımıyoruz filan deyince adam hemen gardını alıyor.
Sen bana güvenmeyeceksen hiç görüşmeyelim, biz kaç yaşında
insanlarız, birbirimizden enerji (burda da bir anlatım bozukluğu var sanki)
aldığımızı düşünüyorum ha evde ha dışarıda ne fark eder. Bitsin bu iş demiş.
Tam bu kadar işte.
Onları bu hale biz soktuk.
Kimse şikayet etmesin. Onlardan yüzlerce binlerce var. Taktik
bu . bir kere dışarıya kahve ya da çay
içmeye çağırırlar, sonra evde kahve yapayım sana şirinlikleri.. Amaç bir
kere yatıp eyvallah çekmek. Belki kızda
AIDS var belki HPV virüsü var belki hırsız ve evinden bir şeyler çalacak. Sen
ne kadar tanıyorsun ki bunu evine çağırıyorsun. Bir kere görüşmüşsün alt tarafı,
hakkında ne biliyorsun. Bunca mesaj bunca şirinlik bir gece, birkaç saatlik zevk için mi? Değer mi lan. Yazık
lan, acıyorum bu adamlara. O ve onun gibiler uzaktan çok zavallı gözüküyorsunuz.
Ucuz, zavallı ve aciz. Biz mi? ee başta bu rahatlığı biz vermişiz kim verecek. Bu olmazsa başka bir yerde deneyecekler şansını.
Teknen de, kahven de köpeğin de sana kalsın. Az gelişmiş, über kro adamlar!
Sinirlendim ben yatmam lazım, eyvallah