16 Aralık 2015 Çarşamba

İSSİZ, EVLİ VE KARMAŞIK

Offf of..
Ne çok olaylar oldu,ne çok
İnsan kaynakları odasına çağırdı ve "yeniden yapılanma sürecindeyiz, bu süreçte sizinle çalışmayı düşünmüyoruz" dedi. Yaaa , dedim,  ağzımı hep yaptığım gibi yana çarpıtarak.Siz kimsiniz karar veriyorsunuz;  düşünmüyorsanız ben de düşünmüyorum dedim içimden. Ama ellerim ve 38 numara ayaklarım tıttırı tıttırı titriyordu. Hafif göz karaltısı,  İK müdürünün görüntüsünün giderek silikleşmesi. "Ama isterseniz yıl sonuna kadar kalın, yılbaşı ikramiyesini de verelim,(çocuk kandırıyor) "  bıttırı bıttırı.
Eee,  o zaman tazminat yok mu?
EEe..siz çıkmış oluyorsunuz ya.
Kardeşim, sen beni işten çıkartıyor musun, çıkartıyorsun. Eee o zaman ben nasıl bu moralle yıl sonuna kadar kurbanlık koyun gibi kalayım şirkette. Maksat tazminat vermemek ve dava açmamı engellemek mi? yok,  o zaman siz beni paşa paşa işten çıkartın ben de biraz ağlayayım , sızlayayım, beyaz yakalı arkadaşlarım,  aman betty'cik,  üzülme, bunlar hep böyle zaten, konuyu kişiselleştirme filan deyip moral versin.

Ergenlikten beri o şirketteyim, düşünsene,  sabah kalkmışım,  aynı yerden servise binmişim, aynı insanlarla çalışmışım. Evimden çok orada kalmışım ve 18 yaşından beri hayatımda hiç boşluk olmamış, Neyse; olayları akışına  bırakacaksın,  vardır bunda da bir hayır diyerek.
Hemen çekmecelerimi topladım.  (Zaten o çekmeceleri, eşyaları hemen ayrılacakmış gibi düzenleyeceksin, her an gitmeye hazır olacaksın.) Karton koliye doldurmam çok uzun sürmedi. Psikolojim bozuldu diyerek bir  hafta rapor aldım.O esnada düşündüm, sakinleşmeye çalıştım, avukatımla görüştüm(evet benim bir avukatım var, zenginim)
Döndüğümde hemen bir kagıt imzalattırdılar, vedalaşarak(genel müdür hariç) evime döndüm....

Hoş geldin yeni, issiz, ıssız  hayat.

İşten ayrıldım. Söyle bir köyümüz var
Oraya gidip şöyle işler yaptım bir süre. Telefon yok, internet yok.





















 İyi de geldi. Bakarsın belki oraya yerleşirim. Saçlarımın hepsi beyazlayana kadar orada kalırım, giyim kuşam derdi de olmaz, bol bol kitap okurum, hayvan bakarım filan dedim.








Haaa, bu arada ben nişanlıyım. Sürekli kavga ettiğim bir nişanlım var ve iş nereye varacak belli değil. Bir kavga ediyoruz, ben sinirlenip aldığım çeyizleri birilerine hediye ediyorum, nasılsa evlenmeyeceğim bu adamla diyerek. Böyle böyle aldığım bütün çeyizler suyunu çekti mi. Tam o sırada alelacele gün almaya karar verdi  mi benimki,  yoksa ayrılacağız yazık olacak ilişkimize diyerek.
Nikahıma iki hafta vardı ve benim halihazırda hiçbir eşyam, programım vs.yoktu. Hızlı hızlı gelinlik baktım. Hep karşı olduğum kına gecesini de arkadaşlarımın zoruyla yaptım. Her şey çok hızlı ilerliyordu, bu yaştan sonra gelin olacaktım.
İşe gitmiyordum, kafam allak bullaktı. Yıllardır evde üç  kişiyle yaşıyordum, onlara alışmıştım, oturduğum semt değişecekti. Her şey her şey değişecekti hayatımda. En önemlisi yeni evimin altında bakkal yoktu ve ben yıllardır sırf bakkala sepet salarak her şeyimi alıyorum diye o evden taşınamamıştım. Sonra mahalledeki bütün esnaf beni tanıyordu, İki yüz metrelik  yolda on kişiyle konuşuyordum. Şimdi git kendini yeni esnafa tanıt, hay Allah'ım ne zor işler bunlar.

İse gitmiyorum diye temizlik, yemek ütü işlerine de mi  ben bakacaktım yoksa. Bunları hiç düşünmek istemiyordum.Önce şu gelinliği bir halledelim de, gerisini sonra..

Bir iki gün gelinlikçilerin sadece vitrinlerine baktım, içeriye girmeye utandım. Çünkü ben yaşlı  bir gelindim. Gelinlik bakanların hepsi  yirmili yaşlardaki kızlardı ve yanlarında genellikle  kaynanaları vardı. .U- TA- NI- YOR- DUM. Benim yaşındaki kadınlar kızlarına  gelinlik bakıyordu , bense kendime.
İlk kez gelinlik giyecektim üstelik. Bu zamana kadar bir kere bile gelinlik  denememiştim evlenmek istemediğim için. Beyaz olursa çok mu genç işi olur, sade bir elbise yeter bence, yok yok,  kırık beyaz olsun, ay kırık beyazı dullar giyer kızım, sen ilk kez evleniyorsun  bıdı bıdıları içinde kafam karışmasın diye girdiğim üçüncü mağazada gelinliğimi seçtim. Buydu işte,  tamamdır , dedim.
Ama iş öyle bitmiyor. Bunun duvağı var, ayakkabısı var, buketi var. ve zamanım çok az.
Davetiyeler, nikah şekerleri, kına gecesi kostümü, makyajdı, eldivendi derken 2 kilo vermişim.
Gelinlik provasına her gittiğimde gelinlik daraltılıyor. Bu arada nişanlım fazla dekolte olmasın diye sürekli beynimi yiyor. En edepli olarak bunu buldum.




Annem henüz gelinliği görmemişti,  görse bayılabilirdi, Alıştıra alıştıra göstermek lazımdı.Önce eldivenleri gösterdim, kadın yıkıldı. Gelinlik için üç gün süre tanıdım, Sakinleştiricileri alıp gelinlikçiye öyle  gel anneciğim, dedim. Yaaa... anneler böyle, en çirkin gelin olsan da seni o kadar beğenirler  ki, kendini prenses gibi hissedersin o gelinliğin içinde,

Şımarabildiğim kadar şımarabilirdim şimdi. Kardeşim, ablam, arkadaşlarım, komşular elinden gelen her türlü desteği verdi. Eeee,  kolay mı,  Kırklık gelindim ben. Ağır toptum.Mahalle yıllardır beni bekliyordu.Ölmeden önce seni gelinlikle görmeliyim diyen en az on kişi vardı. Bu arada nikaha iki gün var ben ateşlendim, yatakta yatıyorum. Saç ve makyaj provası var yataktan çıkamıyorum. Hastaneye gidip serum aldım da nikaha öyle gittim.Burnumun kırmızılığını kapatmak için az uğraşmadık.

Nikah salonuna böyle girdik.







Bir salon dolusu insan bana bakıyor, ben bayıldı bayılacak. İnsan silüetleri gözümün önünde uçup gidiyor, sesleri duymuyorum. O sırada nikâh memuru" gelin hanım, adın ve soyadın" diye sormuş,  ben salak salak etrafa bakıyorum. Yukarıdaki videoda var. Salonda sessizlik,. Benim nikah memuruna dönüp "Bana bir şey mi sordunuz,  demem, salonda kahkahalar ve alkışlar.


 Soru tekrar sorulduğunda mikrofondan çıkmayan bir adım soyadım .......sonra tekrar salonda kahkahalar, alkışlar...Neyse, bir tören de böyle bitti. Altıma işeyecektim. Her şeyi şaşırdım.Evlenme cüzdanını almadan gitmeye kalktım ama kocamı almayı unutmadım.






Bu kadar eğlenceli bir nikah görmedim diyen komşular vs.vs..Ama altınlar takılmaya başlayınca kendime geldim çok şükür.



Kara listeye aldıklarımla daha sonra hesaplaşacağım.
Evimdeyim, kahve ve sigara içiyorum. rapor yok, satış yok, genel müdürle toplantı yok, seyahat yok. erken kalkmak yok.
Ütü var, yemek ve tatlı yapmak var, bol kitap bol yürüyüş bolca düşünce var.
Hem işsiz, hem evli, hem karmakarışık ben.