8 Ağustos 2010 Pazar

CUNDADA GÜZEL BİR GÜNE UYANMAK


Gitmemek olmazdı. 3 gece diye çıktım yola, nasıl olsa sıkılırım ben orda dedim, minicik bir yer sonuçta. Olmadı. 6 gece kaldım. Her gün aynı şeyleri yaptım gibi görünse de Cunda da 6 gün içinde yaptığım herşey çok keyifliydi.

Arkadaşımın tavsiye ettiği merkezdeki bir motele gittim. Küçük, şirin çarşının merkezinde bir yer. Balkona çıkıyorum sağ tarafta Mossos Taverna, sol tarafımda Engin Hanımın işlettiği fasıl mekanı. Karşıda market. Balkondaki sardunyalar beni mutlu etmek için ordaydılar sanki. Hiç gezi yazısı yazmadım. Ama Cunda’yı sizlere anlatmadan geçmek istemedim.

Motel denize yakın olmadığı için deniz kenarındaki otellere baktım. Belki 2, 3 gece de orda kalırım, sabah erkenden uyanıp denize girerim diye düşündüm. Yalnız merkeze yakın sahilde üç dört otel motel var. Fiyatlar 70 ile 110 arası bir kişi, Cunda da tek bir uygulama var sabah kahvaltısı. Esnaf kazansın diye böyle bir uygulama yapmışlar.

Ancak otellerin önündeki deniz otlarla dolu, rengi gri . Pis falan değil ama öyle mavi filan da değil. Dedim ki şimdi ben burda kalsam da denizi beğenmeyeceğim hem biraz daha fazla para vereceğim vazgeçtim , motelimde kalmaya devam ettim. Sokaklarda gezerken Rum evinden bozma çok güzel moteller, pansiyonlar gördüm. Ama son iki günde gördüm.

Bir daha gidişimde kalmak istediğim yer belli.

Denize nerelerden girilir sorusunun cevabı şöyle:

1) Çataltepe ya da diğer Adıyla BURCU plajı. Buraya gitmek için birinci seçenek taksi, tahminen 10-15 arası bir ücret. Diğeri de merkezden 6 7 dakika yukarıya eski değirmenin oraya yürüyorsunuz ordan dolmuşlar geçiyor sık sık sizi plajın tam önüne bırakıyorlar. Şezlong parası filan 10 tl. Güzel gözleme yapan bir kafesi var. Deniz güzel, kıyısı taşlı ama hemen kuma dönüyor. Oldukça sığ . Yalnız minicik ve ısıran balıkları var haberiniz olsun. )))

2) ADA CAMPİNG: Ben ilk gün buraya gittim. Giriş parası için 20 TL gibi bir kazık sokuyorlar. Sonra orda birşeyler yiyip içiyorsun. Bungolow evleri var orda kalanlar plaj için para ödemiyorlar. Dışarıdan gelenlerden alıyorlar bu parayı. Servis hızlı yemekler fena değil. Tabiiki ucuz değil.

3) ORTUNÇ PLAJI; İşte adanın meşhur plajı. Girişi 50 Tl. Ama şöyle; 20 TL’yi otopark parası gibi düşünün . 30 TL de yemeye içmeye harcıyorsunuz. Cumartesi Pazar dolu olduğu için bizi geri çevirdiler. Sinirlendirdiler. Allahın koca denizinde iki kişiye yer bulamadılar yani. Söylentiler şöyle: Özellikle İstanbuldan, İzmirden gelen zengin evli ve çapkın amcalar sevgililerini getiriyorlarmış. Yani tam bir yasak aşk oteliymiş. Bilginize

4) PATRİÇA; İşte son gün keşfedebildiğim, çok beğendiğim yer. Adanan ucunda. Toprak bir yolu var. Taksiciler arabaları kirlenecek diye gitmek istemiyorlar. Biz araba kiralayıp gittik. Denizi aşırı sıcak. görünüşü eh işte. Dibi otlu. Ama ortam mükemmel. Deniz kenarına altı tane tahteravan mı ne denir ondan koymuşlar. Fotoğrafı var bakın . Tüllerle müllerle süslemişler. İki, hatta üç kişi içinde güneşlenebilirsiniz. Çok sessiz. Özellikle hafta içi giderseniz eğer. Bir de eski bir çiftlik evini restoran cafe yapmışlar. Herşey maviye boyanmış. Mavi ve beyaz. Çok güzel bir bahçesi var. Tesis toplam iki aydır hizmette. Ama seneye de kalınacak yerler olacakmış. O zaman bu sessizlik olur mu bilemiyorum ama ben bayıldım Patriça plajına. Özellikle bahçedeki kuyudan kovayla su çekip çekip buz gibi suyla duş almak çok keyifliydi. Köfte, koca bir bardak ayran ve salataya bir kişi 18 Tl ödedim. Arka bahçedeki tarladan dört beş domates kaçırdım giderken.))

5) TEKNE TURU: Uzun zamandır tekne turuna çıkmamıştım. Bu çok iyi geldi. Keşke bir kaç kere daha katılabilseydim tura diye düşündüm. Kişi başı 25 TL. Öğle yemeğinde minik bir çipura veriyorlar yanında salata. İçecekler extra. Çay kahve falan 2,5-3 Tl civarında. Koylar çok güzeldi. Zaten her taraf ada olduğu için çok keyifli tekne turu. 12 den 6 ya kadar vakit nasıl geçti hiçbirşey anlamadım. Toplam 25 kişiydik sanırım. Baştan anlaştık gümbür gümbür müzik istemiyoruz diye. Zaten Serhat kaptan da sevmiyormuş, öyle dedi. Gerçekten huzuru bulduk, teknedeki misafirler de çok uyumluydu. Kimsenin ayakları ağzına falan değmedi güneşlenirken. Özel tekne tutmaya gerek bile kalmadı. Bir ara düşünmüştük on kişi birleşsek falan mı diye ama inanın “Yolcudur Abbas “la çok güzel bir gün geçirdik. Yaşadığımı hissettim çeşit çeşit mavinin içinde.

MUTLAKA YAPIN;
Rahmi Koç Kütüphanesi var tepede. Merkezden 10 dakika yürüyerek çıkabilirsiniz. Manzara muhteşem. Kütüphaneyi gezin. Cunda’ya tepeden bir bakın, ya limonata ya da Mojito için. Limonata 5 tl.

Sakızlı dondurma güzel. Dönerken mutlaka yeşil zeytin ve zeytinyağı alın. Sahilde yürüyün. Fotoğraf çekin.

PAPALİNA YİYİN YA DA YEMEYİN.; Başımı yediler papalina da papalina diye. Açıkçası ben çok beğenmedim. Kalamarlar da tamamen orjinal olduğu için bana biraz ağır geldi. Ben dondurulmuşlara alışmışım heralde.


BAY NİHAT : Cunda nın şu aralar en popüler balıkçısı. Ve de en pahalı. Orda levrek yedim. 3 çeşit meze 35 lik rakı. Biraz pazarlık ettikten sonra toplamda en son 3 Kişi 170 TL ödedik. Aman aman harika olağanüstü değildi. Anca içerisi mezelerin olduğu yer adanın en temiz yeriydi diyebilirim. Sanatçılar tiyatrocular falan vardı . Görmek isterseniz eğer.

GİTMİŞKEN BOL OT YEMEK LAZIM DEĞİL Mİ?

Ben deniz börülcesi hastası olduğum için her gece yedim. Engin&Fofo”nun yerindeki aşçımız çok şekerdi. Mezeleri çok iyi yapıyordu. İlk defa yediğim Kaya Koruğu(umarım doğru yazdım) nu çok sevdim mesela. Ayrıca Lor böreği diye böreğe bayıldım. Çıtır çıtır.

Bir de fasıl mükemmel olunca her gece daldım rakıya.

YALNIZ....

Belediyeye söyleyeceklerim var ve halka. Lütfen şu güzel adayı temiz tutun. Her yerde balık artıkları çöpler ...hiç yakışmadı size. Yunan adalarından örnek alın lütfen. Böyle giderse turistler kaçar burdan. Cık cık cık...
Yazının devamı olacak....bekleyin ,,,,,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder