13 Eylül 2011 Salı

YUVA YAPICI ŞADİYE TEYZE

Eş dost akraba talukatı taktı bana bir ara. Herkesin de bildiği “iyi bir erkek” varmış nasılsa  benim için. “Yaaa, yok, olmaz öyle şey, ben tanışmam öyle, görücü usulü mü kaldı bu zamanda Hele bana,  hiç uyar mı?, Yapmayın Allah aşkına, şu tipime şu duruşuma bakın bir. Ben kafası estiğinde evden çıkan, bazen eve gelmeyi unutan, yalnızlığa alışmış, tek başınalığı seven bir kadınım. Ne işim olur benim iyi aile çocuklarıyla “ desem de, yediler bitirdiler beni .."İlle de görüş, belki aşık olursun". Yok be, ne aşkı canım, sırf kırmamak için kaç kişinin bulduğu erkekle görüştüm ben,  biliyor musunuz?
İlk buluşmada beni beğenmeyip, kaçsınlar diye en çirkin halimle gittim. Makyaj yapmadım, saçımı yataktan nasıl kalktıysam aynen öyle toplamadan gittim. Ağzıma sakız attım , cak cak çiğnedim görüşme boyunca.. Bir de hiç alışkanlığım olmadığı halde çat çut sms attım millete.
Of,  offf !! O harcadığım dakikaların hepsinin hesabını soracağım bir gün sizden....


“Ay, n”olur...tanış bak. ben gördüm o çocuğu, sana çok yakışır.  Akşamları asansörde karşılaşıyoruz, selam veriyor , halimi hatırımı soruyor .Valla isterim öyle biri ailemize katılsın” diyor benim uzaktan akraba.
Onun apartmanında oturan bir arkadaşının erkek kardeşine yapacak beni. Şadiye teyze ve bu kadın.

“Hııı,,” dedim ben, Kim bilir neye benziyor?  hayat tarzı nasıl?  yoksa hiç tanımadığı biriyle neden görüşmek istesin adam ? Etraf kum gibi kız kaynıyor, Esmeri sarışını hamaratı ,bakımlısı, mutfakta döktüreni, tatlı dillisi. Ben ne tatlı dilliyim, ne hoş sohbetim. İkinci cümlede adama laf sokmaya başlarım. Tanıştığına bin pişman olur adam.”...

Yalvar yakar yine ikna ettiler beni. Gökten yağmur yağmıyor,  sanki yırtıldı gök anasını satayim. O nasıl bir yağmur.

“Saat 5 gibi benim büroya gel, çocuk da oraya gelecek, mahsustan haberi yokmuş gibi olacak her şey.”

Zaten bu durumlarda hep insanlar birbirinden habersizdir. İki taraf da bal gibi de bilir ama hep habersiz habersiz görüşürler işte.

“Doğal oldu tamameennn, bir arkadaş ortamında tanııışştttıkk, o geldi yanıma, beni çok beğenmiiişşş...”
Nah!  doğal oldu. Koca koca diye ölüyordun kız. Arkadaşlarına yalvardın" nolur,  birini bulun bana"  diye de,  arkadaşların mecbur kaldı birilerini toplayıp getirmeye. Doğal olmuş ..yaaaaa...

.
Neyse benim saçlar o zaman böyle bukle bukle, pırıl pırıl, gözler boncuk boncuk, ten desen pürüzsüz, göt göbek yok ,incecik bacaklar;)) Buluşmalara giderken nasıl da güzelleşirim var ya, hani yedi kuaför getirsen, yaşam koçu getirsen, makyöz getirsen böyle olmaz.. Allah tarafından nur geliyor bana ....İstemiyorum ya ondan. Heh,  ne dedim. Gözlerime uyan açık mavi bir body, dapdaracık bir kot, upuzun çizmeler. Çocuk,  aile çocuğu ya,  beğenmesin diye mahsustan  onun yanında dominant olacağım . "Ay, ben bu kızla yapamam"  falan” desin, “Çok züppe desin, çok havalı” desin...diye.

O yağmurda şemsiye sekiz parçaya ayrıldı mı, . O,  bukleli saçlar yağmuru yedi mi, o ıslak saçlarla ben bir seksi oldum mu, dudaklar kiraz, gözler boncuk oldu mu, o açık mavi body de biraz ıslandı mı; ben oldum mu sana bir Live Tyler ya da Monica Belluci.(Gerçi ikisi de  çok farklı ya)
(O yuva yapmaya çalışan kadın hala söylermiş anneme "O gün  ne kadar güzeldi bu,  Betty" diye(Betty demiyor tabii))

Ben bu güzellikle,  basit,  küçük,  izbe bir emlakçı dükânındayım. Dükkanın camlar buğulu, içeride birileri var ama seçemiyorum, göz gözü görmüyor yağmurdan, bir yandan da küfür ediyorum , eğer bu çocuk bi çirkin olsun, yaktım alayınızı..


İçeri girdim, aracı olacak kadın mucuk mucuk öptü, “Hayatım, ne kadar güzelleşmişsin sen” . Salak karı! Ben hep güzelim de sen malı göster bakalım. Bana layık mı çok övdüğünüz adam. Hemen gelini yaptı beni kaşla göz arasında.
Şöyle baktım yarı loş dükkanın içine. Ayakta biri dikiliyor “ Kesin,  bu” dedim. Boylu poslu, lacivert montlu , dar kotlu, poposu da bana dönük, oh popo da taş,35 yaşlarında biri. Kızım,  oldu bu sefer, taş gibi herifi ayarladın bak, iyi ki gelmişsin dedim. Ben adama gülümsedim, o da bir garip baktı gülümsedi yandan yandan, Baştan aşağı süzüyor, heh şimdi vücuduma bakıyor, eti butu yerinde mi diye. düşünürken ben, “Betty ,Betty, çay içer misin?” dedi süslü Şadiye teyze gibi olan o aracı kadın. “Yok, sağol” dedim.
Meğer bana ayarladıkları adam o değilmiş. Müstakbel enişteniz, o kenarda sümsük sümsük oturan, asker renkli gocuklu , gözlüklü , hafif kamburu çıkmış,düz taban çocukmuş, Kaş göz etti kadın “bu” dedi dünyanın sekizinci harikasını gösterirmiş gibi. Ben de bu arada boşuna adamla oynaşmış oldum. Adam ev alacakmış zaten olayla bir bağlantısı yokmuş.
O yöne doğru baktım, hani olur ya kader bu, birden gözlerim parlar, içine alasın gelir adamı, taş gibi popolu biri çıkar. “Yaa , dışaradaki kızlardan sıkıldım ben, nerden geldiği belli olan, ailesi köklü aile olan bir kız istiyorum. Aşık olmak istiyorum, ben de aşkı bulamadım bu sahtekar dünyada” falan düşünüyordur. Olur mu olur. Hayır, olmazmış!!
Sinirden bütün dişlerimi göstererek acayip büyük bir gülümsemeyle gülmeye başladım. Sürekli gülümsüyorum ; “ay ıslandım, çok yağmur yağıyor “ benim ağız eşek ağzı gibi yanaklara kadar gidiyor. Sinirlenince bana böyle gülme krizi gelir. Beni tanımayanlar “ne kadar pozitif ne kadar güleç ne kadar mutlu bir insan ya rabbim “ der.


Nah...!!!

Bu adamsı çocuk denen şey ayağa kalktı, belli belirsiz gözleriyle bana baktı. Gözlükleri buğulanmış, hababam sınıfındaki öğretmenlerin gözlüğünden zaten , koskocaman . Gözlük camından anlaşılmıyor ama ben minicik, birbirine yakın gözleri hemen fark ettim. (Allah affetsin, birbirine yakın , küçük gözlü insandan oldum olası haz etmem, oldu mu benim ki gibi olacak, araba farı gibi)

Ben çocuğa büyük bir sevgiyle bakıyorum, aracı kadın benim onu çok beğendiğimi düşünerek (e tabi bir kız neden böyle gülsün ki ağzı kulaklarında, ) “Hadi siz gezin, dışarıda biraz” dedi. Salak, sanki anaokulu çocuğuyuz gidin misket oynayın der gibi. Hödük Şadiye yaaa.

Ben şimdi bu adamla ne yapayım? Ne konuşayım? neresinden tutayım?

Kısa kısa adımlarla penguen gibi yürüyor yanımda. Gittiğim yerde caddeye yürüyerek 20 dk falan. Ayağımda dünyanın parasını verdiğim Derimod Çizmelerimle bu salak beni yakın mesafe, para vermeyelim boşuna diye yürüttü. Evet ilk cümle bu “ paramıza yazık olur.”..

“Heh tamam” dedim “harika eğleneceğiz”
“Nereye gidelim?” dedi bana. Gittim cadde deki en kazık kafe ismini söyledim buna. “Hııı” dedi “sen de bayağı sosyeteymişsin”.

Allah belanı vermesin, oraya bizim kapıcının kızı doğum gününde erkek arkadaşı tarafından götürüldü.

“Ne içersin?” dedi bana (o anda siyanür)

“ben çay içerim” dedi. Cümleler aynen böyle yalnız, kısa ve kesik, tonlama yok. Ben saçlarımı savurarak “türk kahvesi ve yanında baileys” dedim. Bu yutkundu. Ben başladım sormaya buna, “ne iş yapıyorsun.?”

Aramızdaki konuşma aynen şöyle geçti

“Muhasebeciyim ben”

“Seviyor musun işini bari?”

“Bilmem, hiç düşünmedim ,ekmek parası sonuçta”

İşten gelince ne yaparsın , spor, yürüyüş, bar, sinema ?

Valla ben işten gelir gelmez pijamalarımı giyerim hooop TV karşısına geçerim. 12 gibi yatarım (aferin iyi bok yedin, bi de söyle, söyle..)

“Ben mi? ben gezerim buralarda işte belli olmaz”

Ben şimdi cevabını çok iyi bileceğim soruları soruyorum buna.”Ben seyahat etmeyi çok severim ya sen?” dedim, “ne yaparsın h.sonları. yaz tatillerinde filan?. Araba kullanmayı sever misin uzun yolda ? vs,,

“Valla ben her sene Temmuz ayının ilk haftası Ablamın çalıştığı bankanın kampına giderim, bir ay önceden alırım otobüs biletini. Orda yer içeriz sabah öğle akşam yemek bedava valla”.

(Tam hayal ettiğim gibi)

Bu konuşmaların devamını yazmıyorum. Hesap geldi ben kendi kendimi yiyorum Bu çocuğu bana nasıl ayarlamaya çalıştılar diye. Hesap bana göre normal ve/veya biraz üstü. ona göre ultra ultra korkunç bir rakam. Neyse paranın yarısını ödeyip diğer yarısını da ‘sen verir misin?’ dedi bana. Atacaktım parayı suratına. O sinirle çıktım dışarıya.” Ben taksiye atlayıp gideyim eve burdan “dedim. Hayatımın gerçekten ama gerçekten en sıkıcı ve zor 2 saatini geçirmiştim.

“Yok, biraz yürüsek? seni biraz daha seyretsem ? “ dedi yarısı kırık dişleriyle gülümseyerek. Allah ‘ın hıyarı bedavadan seyredecek, buldu güzel kızı. ‘Yok ‘dedim, ‘gideyim. biraz hastayım ben.’

Allah ‘ın cimrisi beni taksiye bindirdi. arkamdan melun melun baktı. Muhtemelen eve gidince hayatının en güzel rüyasını görmüştür gece beni sayıklamıştır kadının ayaklarına kapanmıştır benimle tanıştırdığı için dememe kalmadı. kadın aradı. ‘Nasıl geçti falan .curt curt.’ Bu aracı kadın çocuğun akrabası aslında. Birinci dereceden.

‘Konuştuk. çay içtik falan’ dedim. ‘Kısmet... Allah”ım inşallah olur’ dedi. “Sen de gözlerini ayıramadın ondan, hep yüzün gülüyordu yakaladım bakışlarını, anlarım be bu işleri, siz birbirinize çok yakıştınız “ demez mi...

İki üç gün geçti aradan, benim akrabayı da sıkıştırmış. Ne var ne yok gibi. Bizden hiçbir ses yok . yani ne çocuğu beğenmedim ne de beğendim,  hiçbir şey demedik, anlarlar herhalde dedim.

Ertesi günü annem kapıyı açtı işten gelince. Gülmekten gözlerinden yaş geliyor. “  N’oldu anne?” dedim.

“Şadiye Abla aradı, ben Betty’i çok severim, öyle çok isterim ki bize gelin olsun. Nasıl üzgünüm, nasıl” demiş, “Tabiii. anladılar çocuğu beğenmediğimi sonunda” dedim. “Hiç o uyar mı anne bana, mantıklı düşün. Akşam eve gelir gelmez pijama giyiyormuş. Allah bilir çizgilidir” dedim.

Annem kahkaha atıyor, gözlerinden yaşlar geliyor resmen, takma dişleri fırladı fırlayacak. “Yok kızım, öyle değil.
Çocuk diyor, çocuk diyor, ikinci cümle yok. "Anne, çıkar şu takma dişlerini de rahat gül bari”

“Çocuk senden elektrik alamamış. !!!!! Şadiye teyze çok üzgünmüş, çocuk adına özür diliyor...

2 yorum:

  1. Ben daha çok 35 yaşlarında, dar kotlu, taş popolu adamın durumunu merak ettim. Kimbilir ne düşünmüştür. "Emlakçıya gittim karşıma yağmurda ıslanmış Liv Tyler çıktı. Durduk yerde bana ağır yazdı. Sonra da acaip görünümlü bir delikanlıyla çıktı. İbretlikti."

    YanıtlaSil