19 Eylül 2011 Pazartesi

AÇIK OFİS, PLAZA MLAZA..





Ay Allah bu plazaları yapanları ne yapmasın e mi? Sen tık bizi kavanoz gibi, havasız ,penceresiz yere, doldur üst üste; hadi buyrun çalışın de.
Ay o ne kalabalık öyle, ay ne gelen bitiyor ne giden. Her taraf insan, insan, uğultu... öleceğim sanıyorum , koşa koşa çıkmak istiyorum oradan.
"Özel odalarda fısır fısır yapmayın, Ne yaptıysanız göreyim" mantığıyla sapsarı, mutsuz suratlara mahkum ettiler binlerce insanı.
Bir alışveriş merkezlerini bir de plazaları sevemedim. Plazana başlayayım senin. Plazaymış. Ne işim var benim gökyüzünde? Ha hapis ha plaza benim için. Ben 3 yıl bankacılık yapmıştım. Bankam sahildeki yerinden o kulelere taşınınca istifa ettim. “Aaa, neden ne oluyor?” dedi müdürüm. “Çıkamam ben öyle yüksek, oksijensiz yerlere, panik atağım hem ben “ dedim, çıktım bankadan. İki ay gezdim, dolaştım. Sonra daha güzel iş buldum. Zaten sevmemiştim bankacılığı.. Bana göre değildi. Zaten bana göre olan bir iş şu an icat edilmedi.
Ne diyordum AÇIK OFİS. Adında da anlaşılacağı üzere, gizlisi saklısı olmayan, herkesin herkesi gördüğü, sevgilinizle, eşinizle, arkadaşınızla olan konuşmalarınızı herkesin duyduğu, akşama hangi fasulyeyi hangi tencerede pişireceğiniz, kimin düğününe gideceğiniz , hangi takıyı takacağınızın tüm arkadaşlarınızca bilindiği Amerikan sisteminde bir çalışma yeridir.

GAZ PROBLEMLİ OLANLAR

Gaz problemi olanlar için nasıl bir işkence olduğunu tahmin edebiliyorum. Kimse fark etmesin diye asansöre binip,  sekiz kat aşağıya inmeniz gerekebilir . Asansör kimi zaman bi aşağı bi yukarı çıkar, osurma hevesiniz de geçer gider. Kimi zaman asansöre tek başına binersiniz ' ay bir osurayım aşağı inene kadar'  dersiniz, o neee... Aman Allah'ım!  Dördüncü katta toplantıdan çıkmış koca göbekliler geliyor. Hay Allah! Benden başka kimse de yok ki... kimin üstüne atacağım şimdi? '  diye ölürsünüz stresten. Adamlar içiri girer;  minicik etek, topuklu ayakkabı giymiş ve bol  osuruk kokan bir kadınla karşılaşırlar.' Ben yapmadım, o yaptı' demek gelir içinizden ama yok öyle biri. Tek dileğimiz o adamlarla bir daha karşılaşmamanız...

KAVGA ETMEYE HASRET OLANLAR

Akşam sevgilinizle, eşinizle, annenizle kavga ettiniz, sabah da birbirinizi görmeden işe geldiniz. Bir iki saat sonra ofisinize telefon ediyor kanlınız. Nasıl bağırıyor , 'Sen akşam masayı bile toplamadan yatmışsın, zaten evin kirasını ben ödüyorum , sen akşama kadan alışveriş yap, parfüm al. başka bildiğin yok,  bıdı bıdı”, söylenir durur.  Siz de tam okkalı bir cevap vermek üzereyken nasıl oluyorsa herkes sus pus olur o anda." Ulan bi konuşun da ben de şurada adama küfür edeyim rahat rahat. Bi printer açın, fax çekin, telefon edin. N'oldu,  beni mi beklediniz susmak için?"...

Kibar davranmak, kısık sesle konuşmak zorunda kalırsınız, oysa içinizden nasıl küfürler geçiyordur. Dişlerinizi sıkarsınız. “Akşama ben seninle konuşacağım canım” dersiniz. Eşiniz/sevgiliniz ” aaa.. demek bana kızmamış, gayet yumuşak geliyordu sesi, ee sonunda anladı haklı olduğumu “ diye havalara girerken.  siz afiyetle bisküvinizi yersiniz.(nasıl afiyetse...)


CEP TELEFONUYLA KONUŞMA ARZUSU;

Açık ofislerde cep telefonuyla konuşmak için  uygun yer bulmak da çok zor . Nerede konuşacaksınz? Tuvalette mi? Tuvalette işeyen işeyene. Bir dakika kıçını tutamaz şu kadınlar da , hayır hepsi mi sistit oldu bunların?  Diyelim  kimse yok tuvalette. Adama bir de çiş sesi mi dinleteceksin?  ..Aaa vallahi olmaz, bu kadar terbiyesizliğe katlanamam. (Gerçi bizim iş yerindeki hatunlar tuvalette müşteriyle konuşuyorlar. Geçen gün gördüm “çok ayıp ama “ dedim. “Sana ne” deyip kızdılar bana. ) ...

 
BAĞIRA BAĞIRA KONUŞANLAR;

Bu ortamlarda insanlar nasılsa “karşıdan beni duyar” diye telefon kullanmaktan vazgeçerler. “Ayşe Hanımmm... rapor tamam mı?” “Tamam bacım, tamam getiriyorum”  "Yanında yiyecek bir şeyi olan var mı?"... Akşama kadar avaz avaz bağırırlar. Mahalle ve Amerikan kültürünü iç içe yaşarsınız.
Kulaklık takayım falan dersiniz; kulaklarınızın haşatı çıkar akşama kadar müzik dinlemekten.

VELİ EFENDİ HİPODROMU;

Hele yerler halı kaplı değilse, akşama kadar Veli Efendi Hipodromu gibi tak taka tuka tuka seslerinden midenize kramplar girer. Şu sesler bir bitse de rahatça çalışsam dersiniz ama ne konuşmalar biter, ne telefon görüşmeleri ne de topuk sesleri...

AÇIK İNTERNET:

Girdiğiniz sitenin ekranda cıs cıbıldak görülmesi de çok rahatsız edici diğer unsurlardan. (Adam gözlerini diker ekranınıza “hımm kadına bak.. arkadaş arıyor, chat yapıyor, zilli, kesin bu adamlardan biriyle yatacak akşama, Allah bilir seksli mesajlar yazıyor,  kimbilir belki de sanal seks yapıyordur) diye yazdıkça yazacaktır kafasında. Hani siz sonunda”Buyrun, siz de katılın hep beraber okuyalım , ne var ne yokmuş “ demek istersiniz..

HÜMKÜRENLER...

Hele kış mevsimindeyseniz,  burnunu kanalizasyon borusunu boşaltır gibi boşaltan mı ararsın, kedi gibi 'hapşiiiiii 'diyen arkasından yüz tane”çok yaşa” ve “sen de gör” diyaloglarının defalarca tekrarlanması mı dersiniz , yoksa mikrobun size bulaşma olasılığının garanti olduğu ortam mı dersiniz, ne derseniz deyin.


TUVALET MESELESİ...

Bunların tuvaletleri de ayrı bir olaydır zaten. Üstü de altı da açıktır kapıların.. Osursan osuramazsın, sıçsan sıçamazsın. Tam tuvalete girdiniz genel müdür orada. ” Merhaba “ diyorsun kadına. Onun çıktığı tuvalete doğru gidiyorsun, onun biraz önce oturduğu klozete oturuyorsun, içerisi leş gibi kokuyor.

“Aaaa sıçmışsınız, taze taze “ ...Maşallah ne yediyseniz böyle, içinize ceset kaçmış sanki" falan demek ister canınız. O lavaboda ellerini yıkar, gayet rahat bir şekilde, sonra da tak taka tak seslerle masasına döner. İnsan bi utanır di mi sıçtı diye, kokuttu diye, ben olsam yerin dibine geçerim. Yok anam bu yeni nesil pek bir rahat bu konuda. Umurlarında değil hiçbir şey .

Yerime geçtikten sonra o kişiyi hep o iğrenç kokuyla hatırlarım. Şirkette bir hatun vardı mesela, maşallah kürklü koyun gibi götü vardı. Tam ikiye on kala girer, gayet rahat bir şekilde çıkardı. Ben arkasından koşa koşa giderdim tuvalete. Böğğğhhk. Sanki sıçan o değilmiş gibi ellerini gayet rahat yıkar, bir de sohbet eder yanındakilerle.
Arkamdan giren ne der, burda sıçmasam da evde sıçsam,  insanlar rahatsız olmasa gibi bir sorun yok , oooohh öyle rahat ki...
Bazen dakikalarca beklersiniz içeride rahatça çiş yapmak için, ne mümkün. Ne giden biter, ne gelen o tuvaletlere. Akşama kadar sıkarsınız kendinizi..

Bir bok sanırlar plazada çalışmayı ama “beni öldürün, plazalara koymayın” derim. Haa piyasası epey boldur, o ayrı mevzu. Çeşit çeşit hatunlar, taş gibi erkekler...Karar sizin, ne diim valla. Ben evde ayıcıklı pijamalarla çalışmayı hayal ettiğim için hani pek cazip gelmiyor oraları. Piyasayı da yapmayayım canım n”olcak. Hadi eyvallah ben yattım. Sütüm bi kenarda beni bekliyor.
Bayyy



2 yorum: