22 Ekim 2013 Salı

HİÇ KIZMA, ONLARIN GÖTÜNÜ BİZ KALDIRDIK

Bu akşam başka bir konuda yazmayı planlıyordum aslında. Ancak bir arkadaşım telefon etti, sinirlendim ve hemen yazmaya koyuldum.
Bu kızın karşısına da adam gibi adam çıkamadı gitti(hah! sanki bana çıktı ya)
Bir akşam Kadıköy’de rakı balık yapıyoruz. Benim tatlı arkadaşım kafamın arkasına doğru bakıp gülümsüyor. Kıza iyi saatte olsunlar geldi herhalde dedim, yalnızlık başına vurdu, boşluğa bakıp gülümsüyor zavallım.
Bir süre sonra “Ay , senin arkanda bir kel var , bak bakalım nasıl?” dedi.  Bu klasik hatun muhabbetidir. Arkadaşın onaylarsa tamamdır, hemen oracıkta mutlu mesut bir hayat bizi beklemektedir. “Ama şimdi değil,  buraya bakıyor, dur bekle biraz, hah tamam,  şimdi bak”. Eşek gibi gözlerimle mahsusçuktan arka taraftaki çalgıcılara bakarmış gibi başımı şöyle bir çevirdim; kel bir herif yanındakinin kulağına eğilmiş bir şey söylüyor. Adamın yüzünde meymenet yok ama neyse,  arkadaşımın mutluluğu önemli; ben beğenmesem de olur, evlenecek, çocuk yapacak olan arkadaşım ne de olsa.
“Hımm.. güzeeel” dedim,  kız soğumasın kısmetinden diye.
Ayyyy. nasıl da istiyorum  kelin arkadaşımla çıkmasınııııı, kaportacı bile olur yeter ki kızı mutlu etsin.  Hemen sevgili olsunlar, haftaya buraya gelelim, kutlayalım; işte,  tanıştığınız yer diye. Neyse,  biz yine dertleştik fonda Zeki Müren çalarken. Bir arkadaşımı gördüm o sırada “biz şuradayız,  siz de gelin oraya,  hohoo” deyip,  gitti.
 Hadi,  bir de oraya gidelim deyip,  hoppidik zoppidik olduk.
Arkadaşımın aklı kelde kaldı. Ben dedim ki, yavaş yavaş kalkalım, ağır hareketlerle ki kalktığımızı anlayıp kararını versin,  tanışacaksa tanışsın. Garsondan yüksek sesle hesabı istedim. Biz gidiyoruz kel,  bilesin gibilerinden.
Sonra ayağa kalktım;  şalım düştü, bela okuyarak şalı yerden aldım, o sırada sigara paketi düştü derken kel orada artık hayatının planını yapmıştı muhtemelen…
Biz kalktık gidiyoruz konuşa konuşa. Aaa,  bir baktım,  yanımda çıplak kafalı biri mıy mıy bişi diyor arkadaşıma. Ben,  aa adam yanına geldi,  çıkacaklar bunlar, sevgilisi olacak arkadaşımın,  ben de bir tane bulurum, dördümüz beraber gezeriz; haftaya dört  kişi burada içeriz, önümüz bayram,  tatile de gideriz falan da filan da derken  şöyle bir cümle duydum, “ Beraber yürüyebilir miyiz?” . Nasıl yani,  yürüyüş? Hayır,  bir insan nereye kadar yürüyebilir ki? Ya da sadece seninle yürümek istiyorum mu demek istedi. Tek istediği yürümek Kadıköy’de yani,  öyle mi? Sahilde,  Altı yolda filan yürüyecekler yani. Sonra yorulunca? Tamam,  yürüdük bitti,  sen yoluna mı diyecekti.
Adam süzme salak diye düşünürken - şimdi burada hayatımda çok az kullandığım ve sık sık kullanmak istediğim ama  ortam bulamadığım için bir türlü  kullanamadığım o  kelimeyi gerçek anlamında kullanacağım- )Topuklu ayakkabılarımın teki  rögar kapağının içine takıldı. Bir adım attım,  ayakkabı orada,  benim ayak çıplak. Haydaaa.. Kel,  arkadaşımın yanında yürüyor ve konuşuyorlar gibi bir şey . Ben tek ayak üstünde Kadıköy’ün ara sokaklarında zıplıyorum, Hay Allah’ım rezil olduk diye diye.
 
 
 
 
Topuklu ayakkabım rögar (!) kapağının oradan bana bakıyor. Kapağın başında dört yeni yetme delikanlı gülmekten gebermek üzereler. Geri dönüp ayağımı ayakkabıya sokup bir hamle yapıyorum. O da ne?  Ayak Kadıköy sokaklarında,  ayakkabı orada sıkışmış garip garip duruyor.  Sonra o dört çocuk “Yardım edelim mi ?” diye kikirdiyorlar. Bir tanesi eğilip çekti ayakkabıyı ve elime verdi. Bir nevi Külkedisi masalı. Ben ayakkabıyla uğraşırken kel ve arkadaşım epey ilerlemişler(!)di. Dört genç bana çok yakın saflarda  bir süre eşlik ettiler. Arkadaşlarımın bulunduğu bara gelince rahatlamıştım. Kel gitmiş, arkadaşım bana kalmıştı.
“Eeee” dedim kıza
“Ayy, sorma,  bana yürüyelim mi dedi, yaaa”
Dedi.
Ağız burun eğme, adam heyecanlanmıştır, belki uzun zamandır flört etmemiştir, belki hastaneydi hastaydı ortama yeni çıktı ya da uzun zamandır evliydi evliliği bitti adam bu arada nasıl flört edildiğini nasıl yaklaşacağını unuttu, aradan çeyrek yüzyıl geçti kızım dedim.
Adama "siz telefonunuzu verin, ben sizi ararım" dedim ama adam  “benim telefonumun şarjı bitti arkadaşımınkini vereyim, oradan arayın ” dedi. Öyle deyince verdim benim telefonumu dedi. “ adam kesin evli” dedim.
Aradan bir saat geçmeden arkadaşımın telefonu çaldı. Arayan kel. Arkadaşının telefonundan arıyormuş. Ptesi ben seni ararım demiş arkadaşıma. Ertesi gün Pazar neden Pazar günü aramıyor diye güldük. Her neyse Pazartesi günü kel, kızı arıyor. Kız neden Pazar günü değil de bugün aradın, doğru söyle bana sen evli misin diyor. Adam da ben sana dürüst davranmak istiyorum çok mutsuz bir evliliğim var, sadece kızım için katlanıyorum diyor. Hem ayrıca benim evli olmam seni neden ilgilendiriyor o benim sorunum diyor. Arkadaşım da evliliğe ve aile hayatına son derece saygı duyduğunu ve kendisini bir daha aramamasını söylüyor. Adam tüm yalvarmalarına rağmen kızı ikna edemiyor.
 
 
 
Aradan birkaç gün geçiyor,  arkadaşımı bir kadın arıyor. Kadın buna kimsiniz diyor, siz kimsiniz filan deyince kadın çok özür dileyerek “Kocamın telefonunda bu numarayı gördüm. Aranızda ne var, kocamla görüşüyor musunuz” diye çok da mağdur bir ses tonuyla konuşuyor. Kız da nasıl tanıştıklarını anlatınca kadın; “ne olur kocamla görüşmeyin, bizim bir kızımız var ve kocamı kaybetmek istemiyorum” diyor. Derken bunlar epey bir konuşuyorlar kadını aralarında bir şey olmadığına ikna ediyor arkadaşım .Kadın “n’olur sizi aradığımı sakın kocama söylemeyin, beni döver” dedikten sonra arkadaşım kendini son derece suçlu hissederek hemen beni arıyor. Ben hamamda sıcak su havuzunda yüzerken bunları dinlemek zorunda kalıyorum. Onu suçsuz olduğuna ikna ediyorum; rahatlıyor. Aradan bir süre daha geçiyor,  biz tatildeyiz arkadaşımla,  denizin ortasında yüzerken bana . “Ben birisiyle tanıştım” diyor, aman dikkat!  evli değildir inşallah diyorum.
Yok,  diyor internetten bir yerden bulmuş, bizim mahalleye çok yakınmış. Adamın teknesi varmış yalnız yaşıyormuş ayın yarısında Avrupa’daymış,  köpeği varmış atı varmış domuzu varmış bi şeyler bi şeyler.
Göster fotoğrafını dedim. Güneş gözlüklü teknede bir fotoğraf; beyaz dar t-shirt giymiş ve yakasında kalın gümüş zincirlerden var. Bak kızım dedim, adamda üç ofsayt  pozisyonun üçü de mevcut. 1 teknede poz vermiş, 2 beyaz dar t-shirt giymiş, yakasını açmış , 3 kalın zincir kolye takmış. Birincisini geçtim hadi. Ancak 2 ve 3 için asla ve kata yanılmam. O eşek gibi zincirlerden takıp da  bir tane düzgün, efendi, ilişki yaşanacak bir adama rastlamadım. Hele hele beyaz dar body giyip yakasını açmışsa,  kesin günübirlik ilişkiler yaşıyordur bu,  dikkatli ol dedim. Body giyenden koca olmaz!
Adamla mesajlaştılar biz tatildeyken. O da Paris'teymiş filan falan. Bir kere çay içmişler. Bak dedim bu adam şimdi seni ikinci görüşmede evine çağırmazsa ne olayım. Böyle adamlar bir kez dışarıda çay ya da kahve içmişlerse ikinci kere asla içmezler, vakit kaybetmek istemezler. Direkt eve çağırırlar. Bu yazıyı yazmadan önce spordan gelmiştim spor salonunun silme testosteron yüklü erkekle dolduğunu ve o enerjiyi yer hareketlerimi yaparken resmen üzerimde hissettiğimi düşünüyordum ki kız aradı. Yaa dedi, “ ne oldu biliyor musun,  Bu Tolga denen o  dar bodyli herif” gel bana sana ellerimle kahve yapayım dedi.  (Salak, sanki kahve başka bir organla mı yapılıyor)
EMBESİL, DALLAMA,
Kız seni bir kere görmüş ikincisinde ne bok yemeye eve çağırıryorsun, kudurdun mu,
Git kızı balık ekmek yemeğe götür, limonata iç,  bienala götür(gerçe o da bitti) ne bileyim akvaryum var oraya götür, adada bisiklete binmeye çağır, Bok mu var,  götün mü kalktı ikinci görüşmede evine çağırıyorsun. Zaten çok çirkin bir herifti,  gözlük takıp çirkinliğini gizlemiş. Arkadaşım da ona  ama şimdi dışarıda buluşalım,  birbirimizi tanımıyoruz filan  deyince adam hemen gardını alıyor.
Sen bana güvenmeyeceksen hiç görüşmeyelim, biz kaç yaşında insanlarız, birbirimizden enerji (burda da bir anlatım bozukluğu var sanki) aldığımızı düşünüyorum ha evde ha dışarıda ne fark eder. Bitsin bu iş demiş.
Tam bu kadar işte.
Onları bu hale biz soktuk.
Kimse şikayet etmesin. Onlardan yüzlerce binlerce var. Taktik bu . bir kere dışarıya kahve ya da çay  içmeye çağırırlar, sonra evde  kahve yapayım sana şirinlikleri.. Amaç bir kere yatıp eyvallah çekmek.  Belki kızda AIDS var belki HPV virüsü var belki hırsız ve evinden bir şeyler çalacak. Sen ne kadar tanıyorsun ki bunu evine çağırıyorsun. Bir kere görüşmüşsün alt tarafı, hakkında ne biliyorsun. Bunca mesaj bunca şirinlik bir gece,  birkaç saatlik zevk için mi? Değer mi lan. Yazık lan, acıyorum bu adamlara. O ve onun gibiler uzaktan çok zavallı gözüküyorsunuz. Ucuz, zavallı ve aciz. Biz mi? ee başta bu rahatlığı  biz vermişiz kim verecek. Bu olmazsa başka bir yerde deneyecekler şansını. Teknen de, kahven de köpeğin de sana kalsın. Az gelişmiş, über kro adamlar!
Sinirlendim ben yatmam lazım,  eyvallah

2 yorum: