11 Kasım 2010 Perşembe

KORKUYORUM(2)

Evet eksik yaşar Panik Ataklılar hayatı....

Bunu kabul etmek , dile getirmek istemezsiniz. Ama böyle, gücünüzü toplayıp yazmaya başladığınızda acı gerçek ortaya çıkar.. İnsanlara söylemek zordur ; “ben panik atak hastasıyım” demek, Neden mi?

Siz bunu üzülerek ya da utanarak söylediğinizde “ ee.., bunu zaten sen yapıyorsun aslında, beynin üretiyor, üçüncü bir kişi yapmıyor ki , bunu da çözmek senin elinde , neden üzülüyorsun ki. “ diyeceklerdir(sanki siz biliyor da özellikle yapmıyormuşsunuz gibi), ya da ; “dikkat çekmeye çalışıyorsun aslında, özünde bu yatıyor “ diyeceklerdir. (Siz o krizlere girmekten çok zevk alıyormuş gibi) Ya da panik atağı Sanskritçe bir kelime zannedip; “panik atak ne ya? , heyecanlanınca panik oluyorsun hani, o mu? “ diyeceklerdir . Siz olayın iç yüzünü anlatınca da “hııı...deli kızım bu kaçmalı “ deyip sizden mümkün olduğunca uzaklara kaçacaklardır...

Beynin bir oyunudur bu; ama siz bunun neden ve nasıl olduğunu bil-e-mediğiniz için bu durumdasınızdır. Onların ne düşündüğünden çok , sizi üzen; bunu yenememeniz insanlardan bir adım geride olmanızdır.

Eğer bir panik ataklı olmadık bir yerde” ben eve gidiyorum, ya da “ben şuraya gidiyorum gelir misin” , ya da tam yola çıkmışken” ben geri dönüyorum, kendimi iyi hissetmiyorum “ derse , çok üzüldüğü PA krizleri gelmek üzeredir. Ya da gelmiştir. Kapris yapmıyordur,dikkat çekmeye çalışmıyordur, onu anlamaya çalışın...

İyi tarafından mı bakayım, peki bir de onu deneyeyim o zaman: Entelektüel ya da sanatçı hastalığı diyorlar buna. Entelektüel ve sanatçı olmanın bir götürüsü yok nasılsa.değil mi? .:))...

Çoğu zaman panik atak tek başına gitmez. Yanında mutlaka onun çok yakın dostları vardır. Kim mi bunlar ? Hemen tanıştırayım sizlerle..Depresyon, obsesif kompulsif , bazen de manik -depresif..

Depresyon zaten panik atağın vazgeçilmezidir. Şöyle hayal edin; Bir seyahata çıkmak istiyorsunuz, başlıyorsunuz plan yapmaya... Tek başına gitmek ürkütür sizi, yanıma şunu çağırayım, o gelmezse öbürünü çağırıyım diye düşünürken günün yarısı geçer. Otobüsle mi özel arabayla mı gideyim, sıkılırsam inerim aşağıya hem.. Yok uçak olmasın, hepten boğulurum, adama ; durdur şu uçağı , çok sıkıldım da diyemem ki....Tren.? tren mi??...ııı...yok yok, o da olmaz şimdi, camları açılmıyor...

Bunları düşünürken bir sürü sıkıntıya girersiniz. Normalde bir bilet alıp, rezervasyon yaptırarak bitmesi gereken bu iş ; panik ataklı için öyle bir uzar ki, öyle bir yorulursunuz ki; artık o tatil sizin için zevkten çok, ızdıraba dönüşür.

Bütün bu koşturma içinde nasıl gideceğim stresini bitirip, otele ulaştığınızda ; etraftaki güzelliklere bakıp; “ aslında bu kadar basit işte, ne kadar da gözümde büyütmüşüm” diyerek , gereksiz endişelere girdiğinizi, gereksiz insanlara boyun eğdiğinizi görüp, hayatınızı piç ettiğinize karar verirsiniz. Sonra toparlanır, sahile iner, kumlara uzanır ve güneş gözlüğünüzün altından gizli gizli ağlarsınız.

Tatil benim için çoğu zaman işkenceydi. Koşup koşup hedefe ulaştığım yerdi. Kafa boş olunca herşeyi tek tek inceliyor, neleri ıskaladığınızı görüyorsunuz. İnsanların depresyondayken tatile gitmelerini hiç önermiyorum; başka bir ülkede, başka bir şehirde insan kendini öyle yalnız hissediyor ki; yarıda kestiğim zamanlar bile oldu tatilimi bu yüzden....

Pardon sevgili olayını unuttum bu arada.

Bu planları yaparken bir de özel hayatınız , sevgili adayınız mı var.. işler tam karışır işte..O adam tatilde yanınıza gelse bir dert gelmese bir dert. Diyelim yola beraber çıktınız; ya panik atak krizim tutarsa ona rezil olursam, bir daha beni görmek istemezse, dalga geçerse düşüncesiyle içiniz içinizi yer.(çünkü PA’lılar kriz geçirdikten sonra büyük suçluluk hissederler. İnsanları rahatsız etmiş ve üzmüşlerdir, rezil olmuşlardır ), diğer yandan da onunla deli gibi tatile gitmeyi istersiniz. Bu iki düşünce arasında gidip gelirken boğulur, daralır sonunda kısa süreli bir melankoli ve arkasından bir depresyon...

Bu sırada diğer insanlar bir kitap bitirir, bir arkadaş edinir, bir kaç fotoğraf daha çeker, bir iki film izler...

Tatil kısmı bitti ..Sağsalim döndünüz yine binbir kuruntudan sonra.. bu arada ; Ailenize karşı olan sorumluluklar, işyerinde yapmanız gereken bir dolu iş, bazen fiziksel rahatsızlıklarla uğraşmak, özel hayatınız, sevgilinizle olan problemleriniz gibi normal insan sorunlarınız da olur. Bu da iki kat çaba gerektirir diğerlerine göre..

Siz hedeflerinize ulaşmak için; yürümek değil, koşmak zorunda kalırsınız. Kafanız sürekli PA ile meşgul olduğu için çoğu zaman cümle bile kuramazsınız. Yanlış şeyler söylersiniz. Hatta konuşurken bazen kardeşim bile; “ ne dediğini inan anlamıyorum , ne anlattın sen şimdi” der. O zaman toparlanırım, bir noktaya kitlenir ve derdimi anlatmaya çalışırım. Bu nasıl oluyor biliyor musunuz , tam karşınızda bir ağaç var diyelim sizin gözleriniz oraya bakıyor , bir de sağ yanınızda net görmeseniz de görüş alanınızda yer alan bir ağaç daha var. Şimdi aynı anda iki ağacın da özelliklerini söylemeye çalışın . Zor gelmeli size ...Bilmem iyi bir örnek oldu mu? ..

Bazen de yanlış cümleler kurarsınız konsantrasyon probleminiz olduğu için; bu da kavgalara, tartışmalara yol açar ..Sonra da derdinizi anlatamadığınızı, karşı tarafın sizi yanlış anladığını bilir, fakat bu durumu izah edemediğiniz için mide krampları yaşarsınız....

Güzel bir filmi izlemek, sevdiğiniz sanatçıların konserine gitmek, etkinliklere katılmak , spor yapmak, yeni öyküler yazmak istersiniz; Ama bu aralar o kadar yorgunsunuzdur ki; kolunuzu kaldıracak gücünüz kalmamıştır. Gece olur..Bir tek yer vardır hayatınızda kendinizi huzurlu en güvende hissettiğiniz yer; Yatağınız. İçmekten nefret ettiğiniz ilaçlardan bir tane daha yutup yapamadıklarınızı rüyanızda görmek için derin bir uykuya dalarsınız. Yarın ne getireceği belli olmayan, bir sürü plan bir sürü kuruntuyla geçecek olan bir gün vardır.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder