Bir şeyler yazdıysanız, kitabınız varsa,
yazmaya çalışıyorsanız, edebiyatla ilgiliyseniz, bazı insanların sizden
beklentileri olur. Kendilerinde olmayan bazı sıfatları yapıştırmak isterler
üzerinize. Onlara göre cool durmalısınız mesela ve daha pek çok şey...
Bir adamla buluşmuştum ben, çok güzel
görüneyim diye postiş saç takmış, daracık bir pantolon, pembe topuklu
ayakkabılar ve üstüne de beyaz bir manto giymiştim. Yüzümdeki bütün uzuvları da
boyayıp, gitmiştim. “ Beni görür görmez,” Ben seni yazar sanmıştım, sen
bildiğin plaza kadınıymışsın, çıt kırıldım bir şeymişsin, yavv” demişti.
Üstümdekilerin hepsini çıkartıp, “ya, ben güzel ve şık görünmek
istemiştim, yoksa bunlar benim tarzım değil, üstelik bir sürü para harcadım, artı,
ayak tırnaklarım içeride eziyet çekiyorlar” demek istemiştim. Ee, o
zaman niye giydin dese, "sana güzel görünmek için" de diyemezdim,
salakça gülümsemiş ve bundan sonra yazdığım, yazacağım her şeye
lanet etmiştim. Hatta tekrar görüşmek üzere mesajlaştığımızda”geçen seferki gibi
rüküş gelme, yazar gibi giyin” demişti. Yuhh!!!
Yazmakla, yazarlıkla ilgisi olmayan
insanların. yazar deyince oturttukları bir şablon var kafalarında. Bu imajı
bozup bozmamak size kalmış. Ancak kendinize cool bir yazar havası vermek istiyorsanız,
dikkat etmeniz gerekenler var.
Bazen kendimi çok meşhur değil ama çok
beğenilen, saygı duyulan, ulaşılmaz bir yazar olarak hayal ediyor, oyun
oynuyorum Cihangir”de bir kafede otururken. Kağıt kalem çıkartıp, başlıyorum
yazmaya. Yazdıklarım da “ akşama eve giderken Nil”i ara, pantolonunu terziye
verecekti, vermiş mi, sor. Spordaki yakışıklı adamın sevgilisi var mı diye
sorulacak, unutma” Bir yandan sigaradan nefes çekip, püff diye
savuruyorum çayları tazeleyen adamın yüzüne doğru. Cep telefonunu oldum olası
sevmem, masanın üstüne koymam. Sıkı bir yazar cep telefonuyla, mesajla
uğraşmaz. Sigaranın olmazsa olmazı çaydır bir yaar için. Uzun bir kaşkol takıyorum ilginç
desenleri olan, uzun bol elbise, altına da postal, al sana yazar!
İŞTE,! OLMASI GEREKENLER , OKUYUN BAKALIM.
·
Çok hüzünlü duracaksın; Öyle
herkese gülücükler dağıtmayacaksın, Sen bir yazarsın, pazarda mal satmıyorsun.
Yazar dediğiniz ağır durur, show yapmaz, dikkat çekmeye çalışmaz.
·
Kahkahayla
gülmeyeceksin; İstersen gül, bana ne ama hemen ekşi
sözlükte, “Ay, ben onu gördüm, gencecik oğlanları karşısına almış, kur yapıyordu
koca kadın, onun ne yazdığı belli ” diye yazacaklardır, haberin olsun. Herkes kahkahayla gülüyor zaten, sen
melankolik, gizemli ve başka dünyada yaşayan bir insansın, unutma! Sadece
acı , buruk ve kekremsi bir gülümseme takabilirsin yüzüne . Alt dudak sağa filan
kıvrılabilir, yandan yandan gülümseyebilirsin. O güzel dişlerini ancak sevdiğin
adama gösterebilirsin , halk”a değil!
·
Sigara içeceksin; Bak, çok fena bir şey söylüyorum ,
farkındayım ama bana sigara içmek o kadar çok yakışıyor ki, görme:)
Gözlerini uzaklara dikeceksin, dumanını çekeceksin ama çok da abartmayacaksın
yeni yetmeler gibi. Başım dönüyor böyle çekince ama işin ucunda
karşı tarafa cool görüneceğim olayı var, sigarasızken gizemli olamıyorum,
mecburen içiyorum anlayacağın. Kafamın dönmesi geçene kadar
bayılacak mıyım filan diye korkuya da kapılıyorum.
· Erkeklerin gözlerinin
içine bakmayacaksın; Sevgili arasan da asla bunu
belli etmeyeceksin. Yazarsın, be! yazarların ayağına gelir kısmeti. Sen
sessiz bir köşede otururken adam yaklaşır ve “sizi görmek ne güzel , ne kadar
duru bir güzelliğiniz var” filan deyip, konuşmaya başlar. Aşksızlıktan ölsen
de, asla aranıyor pozisyonunda durmayacaksın. Haa, eve gidince istersen İbo”nun
ah aşkım aman aşkımını çal, geberene kadar ağla, bağır. Kime ne?
· Aşırı makyaj
yapmayacaksın; Belli belirsiz yapacaksın
makyajı, botoks , dolgu asla olmamalı bir yazarda. O, güzel yaşlanan
kadınlardandır. Boynundaki kırışıklıklardan, göz kenarındaki kaz
ayaklarından utanmaz, kapatmaya çalışmaz. Güzellikten anlayan insanların bunu
da çok çekici bulduğunu bilir.
· Aşırı renkli
giymeyeceksin; Pembe, kırmızı , sarı...Heyyt, ne
oluyor? yazarsın sen, be! Soluk, silik, rengi atmış, kendine
özgü olmalı giysilerin, ben buradayım diye kendini belli etmemeli. Bol
olacak, öyle zibidi gibi hatların çıkmayacak ortaya. Aşırı dekolte bir yazara
yakışmaz. Bırak, insanlar senin nasıl memelerin nasıl olduğunu, nasıl
seviştiğini, selülitlerinin olup olmadığını, yazarken nerede yazdığını filan
merak etsin, hayal kursun seni düşünerek mastürbasyon yapsın.
· Rakı içeceksin; Rakının
yazarlıkla mutlak bir ilişkisi var. Güçlü ve kendinden emin kadının içkisidir
rakı, herkese yakışmaz . Hele benim gibi susuz içerseniz, kadının dibi(bunu da
internetten öğrendim) olursunuz. Sakın yüzünü ekşitme rakı içerken, yeni
yetmeler gibi fondip yapmaya da kalkışma ; gerek yok. Sen zaten güzel ve
özelsin, bunu karşı masadakiler bilecektir.
· Yamuk yumuk
oturmayacaksın; Sandalyede koltukta asla yayılarak
oturmayın. Bu oturuş lise yıllarında seksi ve cool duruyordu ama artık
değil. Aşırı dik de değil, bu da plaza kadını oturuşudur. Bacak bacak
üstüne atıp, hafif yana doğru döneceksin, işte, budur pozisyon.
· Ellerini güzel
kullanacaksın; Ojeli ellerin bakımlı el olduğunu
düşünmüyorum, bana uymuyor. Manikürlü olsun, evet, kesinlikle, ama cila
da yeterli benim için. Ne bokundan yapıldığı belli olmayan o suni
boyaları sürmekten tiksiniyorum çoğu zaman. Hem, siz! yani
yazarlar, ojesiz tırnaklar, hafif kırışık, erkeksi ellerinizle bence çok daha
çekicisiniz. (Yani en azından ben ellerimi öyle buluyorum). Ellerinizi
öyle güzel kullanın ki , karşıdaki o elleri, parmakları öpmek, ısırmak için
dünyalarını versin. Ama öyle yukarılara filan değil, hafif minik hareketlerle
anlatın derdinizi, o uzun ve kemikli elleriniz karşı tarafta bir şefkat, şiddet, sıkma,
sıkıştırma, öpme, tapma hislerini barındırsın.
· Saçlara postiş, kaynak, boncuk, fön yaptırmamalısın; .
Banyodan yeni çıkmış gibi olmalı saçların. Kendinden dalgalı, az önce sevişmiş
havası olmalı. Arsızca yüzüne düşmeli kimi zaman da bir
tutam saç. Budur!
· İstiklal caddesinde
yürümelisin; Ama hafta sonu değil. Hafta içi, minik
kol çantasını çapraz yaparak ,mevsim yazsa uzun, uçuşan etekler, üzerine bir
atlet (ama kesinlikle seksi değil) giyebilir ,ayakkabı olarak da el
yapımı deri ,düz sandaletler giyebilirsin. Dolaşırken boşluğa bakacaksın, asla
ve asla vitrinlere değil. Uzaklara ve hep dalgın gezeceksin, tek başına olman
gerektiğini zaten söylemiyorum. İnsanlar sana yalnızlığın ne kadar yakıştığını
kondurmalılar.
·
Gece yaşamalısın; Sıkı yazarlar geceleri yaşar, gündüzleri
uyurlar. Güneş ışığını görünce “aa , hadi sahile kahvaltıya, yok
yok, deniz kenarına kahveye “ diye hoppidik hoppidik kendini ordan
araya atan atlak insanlardan olamazlar. Gece tek başına yürümek bir yazara en
çok yakışan eylemdir. Bu eylemde asla ve asla olmayacak üç madde; sakız,
dondurma ve çekirdektir.
· Sevişirken farklı olmalı
bir yazar ; Öyle jartiyer di, ucuz, dantelli,
fırfırlı, janjanlı çamaşırlardı, senin olayın değil. İnce ve çocuk
gibi vücuduna pamuklu ,boxer tarzı şort ya da çiçekli, minik desenli
yetmişlerin tarzlarında gecelikler çok yakışır. Sevişirken bile duygulusun,
hassasın, romantiksin, sen . Nevrotikler de vardır bir de. Nereden vuracağını asla bilemez
karşısındaki erkek, kimi zaman yazdığı bir cümle gibi dibe, derine inerler
sevişirken de, kimi zaman da olmayacak yerde bir kahkaha atıp, karşısındakini
sinir eder, şaşırtır, tarifsiz duygular içinde bırakır, Genelde erkenden
kalkıp, evine gider. Sabah kalkıp da, yok kahvaltı edelim, yok yumurta yiyelim,
yazarın olayı değildir. Hadi diyelim adamın evinde kaldı, sabah (hiç uyumadığı
için zaten) kahvesini kendisi yapar, camın kenarında bir yere konuşlanır sonra da sessizce evine gider. "Beni
neden aramadın, mesaj atmadın?" gibi sıradan kavgalar
etmez sevdiğiyle. Beğenmediğinde sağlam bir şekilde çeker, gider, kimsenin
haberi olmaz.
· Fazla kilolu
olmayacaksın; Zaten bir yazar şu kurguyu nasıl yapsam,
bunu beğenmedim, sonucu olmadı, bu kısmı yazsam mı yazmasam mı diye düşünmekten
kendini yer bitirir. Dolayısıyle, hep zayıftır.
· Sosyal medyada dikkatli
olacaksın: Ona buna like vermeyeceksin,
polemiklere girmeyeceksin, aajdkdfjkdfdkfdkfd diye, gülmeyeceksin Hepsi
bu!
Yazı bütünüyle güzel hele şu daha da güzel.."Banyodan yeni çıkmış gibi olmalı saçların. Kendinden dalgalı, az önce sevişmiş havası olmalı. Arsızca yüzüne düşmeli kimi zaman da bir tutam saç. Budur!"
YanıtlaSil:)öperim güzel yüzünden
YanıtlaSil