Manikürcüleri
pedikürcüleri bilirsiniz, her çeşit kadını göreceğiniz yerlerden biridir.
Emekli öğretmen de gelir, ergen öğrenci de, bankacı da gelir, sanatçı da, oyuncu da
gelir, mimar da.
Bir de bu tip
dükkanların müdavimleri olur. Haftada minimum üç gün buraya gelirler, müşterilerle sohbet ederler, boş boş
konuşurlar, mutfağa girip kahvelerini yaparlar. Dükkânı istediği gibi kullanırlar anlayacağınız. Hani elinden gelse beğenmedikleri
müşterileri dükkâna sokmayacaklar.
Manikürcümle
kardeş gibiyiz neredeyse , yıllardır tanırız birbirimizi. Böyle bir gün, güpgüzel kırmızı ojelerim sürülmüş, kurumasını bekliyorum. Çiyan'ı daha önce bir kez görmüştüm. Bu ikinci görüşümdü. Devlet
dairesinde çalısıyor bildiğim kadarıyla,
bir de kızı var. Otuz beşlerinde, saçları kızıl ve kısacık ve daima jöleli. Altında bir eşofman , spor ayakkabılar.
Alıcı gözle bakınca hoş bir hatun ,
vücudu da güzel. Gözleerrrr!!!
Uzaktan
inceliyorum onu; hafif kısıyor gözlerini. Mavi mi yeşil mi anlaşılmıyor. Her ne
renkse de işte, kendini o kadar beğeniyor o kadar eşsiz bir güzellikte olduğunu
düşünüyor ki, hiç konuşmasanız da bunu anlıyorsunuz zaten. Gıcık oldum bu
hatuna. Bu kadar kibir bu kadar şımarıklık bünyemin kaldıracağı bir olay değil.
Bu yine daldı mutfağa ağzında sigara, kahve pişirmeye başladı. Manikürcümün minik bir buzdolabı var; oraya da dalıyor, meyve, bisküvi ne varsa sormadan
yiyor. Kıza laf sokmam lazım, yoksa eve gidip huzur içinde uyuyamayacağım. Ben onu incelerken müşterilerden biri “ay, ne kadar
güzel gözleriniz var,” diye iltifat etmez mi.
Hatun zaten kasım
kasım kasılıyor
"Heh, aferin , iyi bok yedin"diyesim geldi kadına.
"Heh, aferin , iyi bok yedin"diyesim geldi kadına.
Bu teşekkür etti ,
baygın baygın süzdü çipil yılan yeşili lensli gözlerini. Ben de "güzel lens" dedim.Yanına yaklaştım, “ ama çok kaliteli , hiç
belli olmuyor, gerçek gibi “ dedim.
“Yok, değil” dedi.
"Lens, lens. Aynısı var bende, ordan biliyorum”
dedim.(Geçen sefer de bir kadın iltifat etmişti, tesekkür edip susmuştu. Lens dememişti)
“Yok ya, herkes
öyle sanıyor “dedi.
Bir kere ne olursa olsun anlarsınız lensi, evet, bu kadındakini anlamanız zor , göz bebeği gözüküyor sadece, cuk oturtmuş şeytan karı.
Bir kere ne olursa olsun anlarsınız lensi, evet, bu kadındakini anlamanız zor , göz bebeği gözüküyor sadece, cuk oturtmuş şeytan karı.
Hafiften şaka yollu "Dur , ben anlarım şimdi lens olup olmadığını deyip, parmağımı gözüne daldırmak için bir hamle yaptım. " Aaaa, yapmayın” filan dedi. “Lens solüsyonu var benim yanımda,
yıkayayım o zaman ellerimi, mikrop
kapmasın gözleriniz , sonra da çekip çıkartayım" diyorum. “Ay , yok, alerjim filan var” diyor bir sapığa
bakar gibi bakıp.
Diğer kadınlar da
bana cephe almışlar gibi “ay, kendi gözü canıııımm, böyle lens olur mu , maasallah”
demezler mi. (Sen mi doğurdun, nereden biliyorsun? tövbe ya Rab bim)
Acayip
sinirlenmiştim hepimizi aptal yerine koymasına.
Bunu
unutmayacağım kadın! elbet senin de sonun gelecek iç sesiyle evimin yolunu
tuttum.
Bir hafta sonra tekrar bir uğrayayım dedim bakalım "Çiyan" orda
mı. Evet, oradaydı ve yine eşofmanı
spor ayakkabıları, kısacak saçları, kendisinin olduğunu iddia ettiği gözleriyle ortalıkta dolanıyordu.
“Merhaba” dedim manikürcüme ve sıramı beklemek için
koltuğa iliştim. Pis pis bakıp, izliyorum onu.
O gün Tanrı”nın
bana bahşettiği ender güzel günlerden biriydi. Akşam olmuş isten çıkmışım, yarasa ayaklarıma pedikür yaptırmak için bizim
kıza uğramışım ve Çiyan orda!
Dükkân epey
kalabalık. On dört yaşlarında kapkara bir kız oturuyor koltukta, başka
müşteriler de var. İşsiz güçsüz takımı da orda. Konuşurlarken baktım bizim Çiyan kara kiza " kızım, kızım” diyor. Tamam dedim, kısmet ayağıma geldi. Sonun geldi pis Çiyan! Elime öyle bir fırsat
verdin ki, istesem böyle denk gelmezdi. Çiyan tuvalete girdi o sırada. Yüzümdeki şeytani
ifadeye en masum halimi oturtmaya çalışarak, Çiyan'in duymayacağı bir sesle, “aa
ne güzel, demek sen basketbol oynuyorsun, hımm.. Ben de oynamıştım
lisedeyken ama sonradan bıraktım işte. Sen devam edecek misin, bak ne güzel upuzun bacakların var ” falandı filandı derken muhabbeti ilerlettim.Ve sonunda beni huzura kavuşturacak, uykularımı geri getirecek atılımımı gerçekleştirdim.
“Sen de lens
taksan annen gibi, ne güzel olursun, biliyor musun. Böyle esmer güzeline ne çok yakışır mavi lensler"
“Yok ya, takamam
ben öyle şey gözüme”
Dedi.
!!!
Olmuştu
işte! Birinci ağızdan duymak istediğimi duymuştum. Hay, çok yaşa çocuk sen!
Artık kızla işim
kalmamıştı. "Aslında o kadar da güzel değilsin leylek bacaklı" deyip, kalkasım
geldi koltuktan. Çiyan tuvaletten çıkmış, bana endişeli gözlerle bakıyordu.
Gözlerinin içine pis bir ifadeyle bakıp, azıcık da ağzımı Bruce Willes gibi çarpıtarak
gülümsedim.
Tonlarca demir kalkmıştı üzerimden, pamuk gibiydim. Manikürcü arkadaşım müşterisinin tırnaklarıyla ilgilenirken beni duymuş, saçlarını güldüğü belli olmasın diye yüzüne kapatmıştı. Kimselere belli etmeden, bilgiye ulaşmanın sonsuz sevinciyle ayrıldım dükkandan. Bakalım neler olacaktı bundan sonra.
Birkaç gün sonra
dükkânın önünden geçerken manikürcüm "çabuk gel, sana bir şey anlatacağım" dedi.
Çiyan olayın
ertesi günü dükkâna gelmiş, vermiş veriştirmiş bana. “Benim çocuğumun
psikolojisini bozdu o, çocuğu doktora götüreceğim” demiş
“N''oldu, yaa” filan demiş benim kız.
“Çocuğum kaç
gündür ağlıyor. Senin o arkadaşın sıkıştırmış çocuğumu, o da bana
nazar değmesin diye “annemin gözleri lens” demiş. Ben de onunla konuşunca ağlamaya başladı, çocuk kaç gündür okula bile gitmiyor üzüntüsünden" demiş. Baskı altında kalmış çocuğu!
Arkadaşım “yok
ya, öyle birisi değildir o , neden
yapsın, neden senin çocuğunun
psikolojisini bozmak istesin ki” dese de Çiyan “ben artık gelmem bu dükkâna, o
kadını görürsem saçlarını yolacağım” demiş.
Manikürcü ve ben duvarları yıkacak düzeyde kahkahalar attık; gülerken birbirimizi dövdük , çırpındık, ben birkaç kere kendi eksenimde döne döne zıpladım, sarsıldım, saçlarım havaya uçtu zıplarken.
"Senden korkuyorum
ben "dedi arkadaşım."Dediğini yaptın sonunda, sana inanamıyorum"
"Benim yüzümden
müşteri kaybettin, çok üzgünüm" dedim.
"Sen benim için daha değerlisin"dedi.
"Sen benim için daha değerlisin"dedi.
"Kimse bizi aptal
yerine koyamaz, ama" dedim. "Koyamaz" dedi.