3 Mayıs 2015 Pazar

O SERVİSTE KİMLER VAR, KİMLER.


Kimi zaman dedikodu merkezi, kimi zaman kütüphane kimi zaman kahve kimi zaman izdivaç programı kimi zaman siyaset meydanı. Bu kadar farklı insanı bu kadar küçük alanda bir daha da zor görürsün anacağım. Bak bakalım kimler var orada...

DAİMA UYUYANLAR;

Bunlar servisin en kıdemli personelidir. Genelde en uzak mesafeden gelen tiplerdir. Uykusunu alamadıkları için hem işe gelirken, hem eve giderken daima uyuklar pozisyondadırlar. Serviste kimler var, yol üstünde hangi binalar, duraklar, köprüler var, servis nerelerden geçer, kimleri alır, bilmezler.
Genelde kendiliğinden,  bazen yakın arkadaşları  tarafından omuzuna şefkatle dokunulmak suretiyle uyandırılırlar. Horlayanlarına sıkça rastlanır. Genel görüntüleri hafif toplu ve /veya şişmandır, zayıflarına pek rastlanmamıştır

DAİMA GEÇ KALANLAR;

(Ben)  Ay, dur,  makyajımı da yapayım, parfümümü de sıkayım, biraz çay içeyim, ayakkabımı sileyim, ay osurup da öyle çıkayım derken bir türlü evden çıkamayan tiplerdir.
Hep servisin erken geldiğinden, onu görmediğinden, beklemediğinden dert yanarlar. 

Her zamanki durağına gelmiştir bugün, ama ortada ne servis ne bir canlı vardır. Belli ki gitmiştir servis kalabalığı yara yara. Arkadaşları şimdi fosur fosur uyuyorlardır. Hemen bir taksiye atlayıp şoförü arar, "neredesiniz? heh, E5 de mi, benzincinin orada mı?  tamam, üç dakikaya geliyorum” der, kan ter içinde, atkı  bir tarafta, lap top bir tarafta, cüzdandan tek elle para çıkartmaya çalışırken çantanın içindekileri döke saça taksiyi tam servisin önünde durdurur  "Günaydın arkadaşlar, beni görmediniz herhalde " deyip suçunu kamufle etmek isterler.  Kimsenin cevap vermesini beklemeden devam ederler. "Saatim çalmış ama duymamışım, başım çok ağrıyordu uyanamadım, tam çıkmıştım bi baktım telefonum yok , geri dönmek zorunda kaldım. Karşıdan karşıya geçerken de vakit kaybettim,  o yüzden de geç kaldım" gibi onlarca defa uydurdukları bahaneleri sıralarlar. On dakika sonra nefesleri normale döner. Tam sakinleşmeye başlar,  servis şirketin kapısının önüne varır. Ama zararsız tiplerdir onlar, endişelenmeyin. Tüm zararları taksiciye para vermekten dolayı kendilerinedir.

MESAJLAŞANLAR; 

Defalarca söylenmesine rağmen bip bibe bip bip dik dike dik dik. mesaj sesiyle yazdıkça yazarlar, güldükçe gülerler, yüzleri asılır kimi zaman ama bir gram da rahatsız olmazlar dıt dıt öttü diye telefonları. Taa ki benim gibi biri çıkıp da”kısar mısın o sesi “diyene kadar. Gençtirler; hayattan beklentileri çoktur, yeni flört edinmişlerdir, akşamları yeme içme eğlence organizasyonunda lider onlardır.

AĞIZ İSHALİ OLANLAR; 

Bunlar genelde şoförün arkasına otururlar ki, konuşacak kimse bulamazlarsa en azından şoförle konuşsunlar diye  en ön koltuğa yapışıktırlar, Arka koltuğa oturanına rastlanmamıştır. Yol boyunca  hatalı giden şoförlerle ilgili yorumlar yapmak, trafik sıkışıklığından bahsetmek, şoföre “valla,  işiniz zor bu trafikte”  demek onların görevidir. Bunlar sabah insanıdır. Kafalarında  filler tepişmemiş gibi rahat ve huzurla uyanır, servise vaktinde gelir ve hep normal ruh halinde olurlar; sinirli ya da aşırı neşelilerine rastlanmaz; stabil insanlardır. “Eee , Hülya hanım, n'aptı sizin kız , sınavı nasıl geçmiş?”,
“Eee , Arzu hanım,  buldun mu giyecek bir şey nişanda. Bak, sana bir adres vereyim Nişantaşı’nda,  oraya git mutlaka, hem ucuz hem de çok güzel elbiseler var, benim selamımı söyle” cümleleri hep onlara aittir. Durmadan konuşurlar. Benim migrenim tutar, onlara bir bok olmaz.

KLİMAYI AÇ/KAPACILAR

Kışın "ısıtıcıyı açar mısın,  kaptan" , biraz ısındım mı da "kapatır mısın kaptan"cılardır. Genelde şirketin en yaşlı personelidir bunlar. "Şoför bey çok soğuk, neden ısıtıcıyı açmıyorsun" diye seslenir arkalardan yaşlı bir ses. "Ya,  yanıyorum ben,  ne ısıtıcısı"  der arkalardan iri kıyım genç bir erkek. Ama kadın kıdemlidir, yaşlıdır, mecburen ısıtıcının açılmasına ses çıkartamazlar. Yazın klima açıksa hemen kapattırırlar. "Ay, dışarısı 32 derece, gerek yok ki klimaya, camları açsak yeter" diye. Yazın sıcağında olsa bile mutlaka yanlarında şalları olur ve güzel güzel sarılırlar onlara. Şal genelde boyun bölgesi ve kürek kemikleri arasına konuşlanır.


SERVİSE HER GÜN BAŞKA YERDEN BİNENLER

Yine bu gruba giriyorum. Akşam Topkapı servisine biner, sabah Kadıköy'deki servisi arayıp, nerede kaldınız, der. Haftanın hemen her günü sabah başka akşam başka servise binerler. Bazen de hangi servisin kaçta, hangi, durakta beklediğini karıştırırlar.
Ee, şimdi hatunun her semtte bir arkadaşı var, ne yapsın, sosyal hayattan mı kopsun.
Genelde bavuldan az hallice çantalarla gezerler. O çantanın içinde, atlet, külot, ince çorap, yedek body ne ararsanız vardır.

SADECE KAR YAĞDIĞINDA GELENLER;

İşte en gıcık olduğum tipler. Bacaklarını yaya yaya arka koltuk cam  kenarına otururlar. Hiç utanmazlar bunlar." Eeee, Murat, sen hiç gelmezdin servise ne oldu, senin araban yok muydu" derim. "Kar var bugün". "Doğru, var; ne olmuş?"
"Eee,  çıkartamadım arabayı".
Ulan, deyyus,ulan mal! Hafta sonları götünü gezdiriyon o arabada ama. Millet tır çıkartıyor karda , sen göt kadar arabayı nasıl çıkartamadın. Ezik! Korkak!
Hem ayrıca sen bizim eve çok yakın oturuyorsun. Bir kere de ne eve bıraktın, ne işe. Beni niye almıyorsun şirketin sana verdiği, beş kuruş benzin parası ödemediğin  o arabaya.  Şimdi ben de seni şu servisten götüne bir tekme atıp o çıkamadığın karlara atsam nasıl olur? 
(Neyse, yeter bu kadar eziyet hadi,  adam binmiş bir kere)

SERVİSİN GÜZERGAHINI DEĞİŞTİRMEK İSTEYENLER,

Bunlar aynı yoldan gitmekten aşırı sıkıntı duyan insanlardır. Mesela E5 yönünde trafik sıkıştı hemen alternatif önerirler. "Kaptan, hemen sahile doğru kır, denize bakarak gideriz. Buradan girmeye kalkarsak ancak  gece 10' da evde oluruz".  Ne yazık ki önerdikleri  alternatif yollar hep  daha da sıkışık olur bu talihsizlerin. Böyle durumlarda servisteki personel tarafından linç edilmeye çalışılırlar.
Erkektirler, orta yaş ve üzeri olurlar; serviste tek gazete okuyan kişi onlardır.

SERVİS ARACININ DEĞİŞTİRİLMESİNİ İSTEYENLER;

Bunlar gizli gizli çalışırlar. Çalışmaktan kastım kimseye çaktırmadan şoför ve servis aracı hakkında derin araştırmalar yaparlar. Acaba bu seferki servisin sorunu nedir, İlk başta büyük bir araç gelmişti ancak çoğu kimse onun çok sarstığını, sert manevralar yaptığını ve midelerinin bulandığını söylemişti.  Sonra gelen serviste de koltuklar çok küçüktü ve havalandırması kötüydü. Bir sonrakinde şoför çok laubaliydi. Onun bulunduğu servis en kalabalık ve en çok personel alan servisti. Başka servislere bölselerdi ya onları, cık cık cık. Bunlar işten daha çok servisle uğraşırlar. Apartmanda yönetici,  iş yerinde de servis sorumlusu olurlar. Ömürleri servis değiştirmekle geçmiştir. En kısa zamanda emekli olup, kendi iş yerini açacak olan, kır saçlı,  gözlüklü, devlet dairesi grisi takım elbisesi giyen tiplerdir.Genellikle siyah küçük kol çantası ayarında ne üdüğü belirsiz deri  çantaları olur.

SERVİSİN TEK ERKEĞİ; Allah kimsenin başına vermesin . Yazık, günah lan buna. Yayılsa laf olur, sıkışıp otursa laf olur, konuşmaya kalksa kadınlara asılıyor olur. Genelde varlıklarıyla suç olur bunlar. Şirketin araba vereceği hedef kitlesinde değildir. Eee, muhasebedeki kadınlar topluluğuna da dahil değildir, kalabalık ofis katında çalışmadıkları için serviste konuşulan gündeme yabancıdır. Öyle orta bir yerde orta bir iş yaparlar. Bina- tesis işinde, teknik arıza bölümünde filan. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder