12 Ekim 2010 Salı

KORKUYORUM(1)

Yazmamı istediniz; yazıyorum. Çok keyifli bir yazı dizisi olmasa da yazacağım...Bilgi sahibi olmayanlar ya da çok az bilgisi olanlar istediler yazmamı.Kıramadım..

Hayatımın bir döneminde sinemaya, tiyatroya,konserlere gidemedim, başka şehirler, ülkelere gid e-me- dim.Üstelik tam bir tiyatro, sinema, gezme delisi olmama rağmen. Neden? diyeceksiniz. Ya sinemadayken, konserdeyken, tiyatrodayken elektrikler kesilirse. Ya o kapılar bozulur açılmazsa, içeride kalırsam,o sırada yangın çıkarsa.Sesimi kimse duymazsa?. O dönemlerde ceplerimde çakmaklar, kibritler, çantamda mumlar, fenerlerle dolaştım. Gece yastığımın altına çakmak koyardım..
Sırf bu yüzden bütün sinemalara, tiyatrolara geç kaldım, sizden neredeyse beş on yıl kadar..Oysa o yaşlarda görmek istediğim o kadar çok oyun , film vardı ki...

Umumi tuvaletler mi? Onları hiç sormayın. Dışarıdayım,yemekteyiz arkadaşlarla.. tuvalet ihtiyacı. Eyvah! Benim için sıkıntı başlıyor.
Kapılar otomatik kapanıyorsa altıma işeyene kadar gidemem..Eğer yanımdaki kardeşim veya çok yakın arkadaşımsa; kapıyı yarı aralık tutarlar, ben çıkana kadar beklerler. Bu arada meraklı gözler bakar kapıyı tutana, bir de tuvaletten çıkan bana.. Eğer çok yakın arkadaşlarımdan biriyle çıkmamışsam, tuvalete gitmemek için sıvı şeyler içmem.

Alışveriş zamanı..Mağazaların Kapıları..Alışveriş merkezlerini en son görenlerden biriyimdir ben. Otomatik açılıp kapanan kapılardan hep kaçtım. Mağazalara girdiğimde kapılar kapanacak, kiliteneceğim, kimse açamayacak, ben içeride boğulup öleceğim diye düşünmekten giremedim.
Hep bir bahane buldum. Yalan uydurmak zorunda kaldım. Doğruyu söyleseniz mantıksı zgelir yanınızdakine,saçma gelir,deli der , bir daha da görüşmez sizinle.
Bunlarla boğuşmak o kadar yorar ki; bir yandan gideceğiniz her yer için planlar yapmak, bir yandan ya panik atak krizi geçirip millete rezil olursam korkusuyla gününüzü zehir edersiniz...eve dönersiniz.. üstünüzden tren geçmiş gibi yorgun düşersiniz. Beyniniz işlevini unutur ve hep aynı şeyleri hesaplamaktan tembelleşmeye başlar bir süre sonra.
Yıllarca hapiste yaşamış gibi düşünün beni. Kısıtlı imkanları olan ve belli yerlere gidebilen bir tutuklu..

Üç yıl boyunca değil İstanbul dışına çıkmak, evimden uzak semtlere bile gidemedim ben. Bağdat Caddesine inip, geri geliyordum, evden uzaklaşmak kabustu. Benim gibi alışverişi, gezmeyi ,sosyal hayatı seven biri için tam bir çıldırma noktasıydı bu nokta.

İçimden sürekli planlar yapan bir tarafla, "hayır o seni aşar, yapma" diyen bir taraf sürekli kavga ediyordu.Bu kavga beynimi parçalıyordu, yoruluyordum, gücüm yavaş yavaş tükeniyordu. Hayatımı istediğim şekilde değil,korkularım izin verdiği ölçüde yaşıyordum. Kaç kere çantamı alıp gittiğim yoldan eve geri döndüm. Köprüye girmeden arabadan inip eve döndüm.

Adalar burnumun dibinde bana göz kırpıyorlardı ama ben vapura binemiyordum . En rahat ettiğim yer; evim ve yatağım.
İşte çok uzun zaman bu minik alanda yaşadım ben. O dönemlerde kaybettiklerimi saymıyorum zaten. Saymak istemiyorum. 3 yılda neler yapılırdı düşünsenize ..Ben sadece oraya nasıl gideceğimi, ilaçlarımı ne zaman alacağımı, bu illetten nasıl ne zaman kurtulacağımı düşündüm hep.

Tek başıma sokağa değil bakkala gidemediğim zamanlarda sürekli birilerini çağırıyordum yanıma. Bu da insanları bir süre sonra sıkmaya başlıyor tabi. Birilerine muhtaç bir özürlü oluyorsunuz açıkçası.

Aşk hayatı mı ?

Hangi erkek böyle biriyle olmak ister ki.. Anlar mı böyle birini.? “Kapris yapıyorsun, dikkat çekmeye çalışıyorsun, çocuk musun ya” gibi cümleleri ezberlemek zorunda kalırsınız. Bunları duymamak için çok ciddi roller geliştirirsiniz kendinize ve türlü yalanlar...Hepsi sadece karşınızdaki insanı kaybetmemek, bu hastalıklı duygunuzu göstermemek içindir.

Asansöre binilmesi gereken durumlarda ortalardan kaybolur ve hemen merdivenlere atarsınız kendinizi. “Ay biraz spor yapmak lazım, zaten bütün gün oturuyorum” gibi bahaneler yaratırsınız. Arkadaşlarınız onuncu kata teknolojinin nimetlerinden faydalanarak zahmetsizce yol alırken, siz yerinden çıkacakmış gibi atan kalbiniz ve dermansız dizlerinizle hep arkadan takip edersiniz yaşamı.

Bunun adı PANİK ATAK tır. Ve bir Panik Atak’lı daima geriden takip eder hayatı, bir sıfır yenik olarak ... Birine bedddua mı etmek istiyorsunuz? “PANİK ATAK OLURSUN İNŞALLAH “deyin , yeter

....DEVAMI OLACAK ..